A. GİRİŞ:
'Belirsizlik' kavramı, pek çok bilim dalı
tarafından araştırılmış ve
incelenmiş bir konudur. Örneğin, fizikte, Heisenberg
Belirsizlik İlkesi olarak bilinen kuramın, kuantum
fiziğini klasik fizikten ayıran en temel unsurlardan bir
tanesi olduğu iddia edilmektedir. (Wikipedia,
'Belirsizlik İlkesi'
(https://tr.wikipedia.org/wiki/Belirsizlik_ilkesi) Erişim
Tarihi: 15 Eylül 2023.) Yine, psikiyatri ve psikoloji
gibi bilimlerin, belirsizlik kavramı ve bu durumun insan
üzerinde yarattığı etkileri
araştırıp, incelediği bilinen bir
olgudur.
Hukukta ise belirsizlik, kişi veya kurumların, herhangi
bir hukuki kavramı, farklı bakış
açıları, kriterlerden yola çıkarak dar
ve/veya geniş yorumlanmasından kaynaklanabilmektedir.
Özellikle Türk Patent ve Marka Kurumu ile Yargı
Mercilerinin, sınıflar arası benzerlik konusundaki
yorum farklılıkları, bazı durumlarda uygulamada
belirsizliklerin ortaya çıkmasına neden
olabilmektedir. Bu durum ise, sadece Mahkemeler önünde
görülmekte olan uyuşmazlık
sayısını arttırmamakta; aynı zamanda,
hukuk devletinin ön koşullarından olan hukuki
güvenlik ve belirlilik ilkelerini de zedelemektedir.
Mevcut çalışmada, marka üzerindeki
hakkın koruma kapsamına çok genel hatları ile
değinildikten sonra, karıştırılma ihtimali
kavramı; sınıf ve sınıflar arasındaki
benzerlik, değerlendirme aşamasında
yararlanılan kriterlerden bahsedilecek; uygulamada en sorunsal
sınıf olduğu düşünülen
35.sınıftaki perakendecilik hizmetlerinde kurumların
yorum farklılıklarına değinildikten sonra,
sınıfsal benzerlik kavramının dar ve katı
şekilde yorumlanmasının, marka ile ilgili bazı
davalardaki menfaatler dengesini ne derece etkilediği ve
ortaya çıkan diğer olumsuzluklara işaret
edilmeye çalışılacaktır.
B. MARKA KORUMASININ KAPSAMI:
Marka üzerindeki hak, mutlak bir hak olup, markanın
başkası tarafından kullanılmasını
yasaklamak dahil olumsuz yasaklama yetkileri ile olumlu kullanma
haklarını içermektedir. (Ünal Tekinalp,
Fikri Mülkiyet Hukuku (5.Bası, Arıkan Basım
Yayım 2012) 358.)
Nitekim, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet
Kanunu'nun 7.maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkraları, bu hak ve yetkilerin kapsamını
oldukça ayrıntılı şekilde
düzenlemiştir. Bu anlamda, işbu
çalışma özelinde, 6769 Sayılı SMK
md.7/2'ye göre, marka hakkı sahibi, kendisine ait
marka ile ayı olan ve aynı tescil kapsamında bulunan
markanın kullanımını engelleyebileceği
gibi, kendi markası ve tescil kapsamına benzer olan ve bu
nedenle halk tarafından ilişkilendirme ihtimali de dahil
karıştırılma ihtimali bulunan marka
kullanımını da engelleyebilecektir.
Sadece bu hüküm dahi, kural olarak, 'Türk Marka
Hukuku'nda, mal veya hizmetlerin ve marka ile işaretin
özdeş veya benzer olması ile
karıştırma tehlikesi kavramlarına dayalı
bir korumanın söz konusu olduğunu'
açık şekilde ortaya koymaktadır. (Hanife
Dirikkan, Tanınmış Markanın Korunması
(1.Bası, Seçkin Kitabevi 2003) 162.)
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile
sağlanan koruma, kural olarak, tescil ile elde edilir.
(Karasu Rauf, Cahit Suluk and Temel Nal, Fikri Mülkiyet
Hukuku (4.Bası, Seçkin Kitabevi 2020) 212.)
Tescil ilkesine göre marka, tescil edildiği mal ve
hizmetler açısından ve bu mal ve hizmetler
dolayısıyla korumaya kavuşur. Bir işaretin
marka olarak seçilmesi ve bu işaretin hangi mallar veya
hizmetler için kullanılacağının
belirtilmesi ile marka üzerinde, üçüncü
kişilere karşı ileri sürülebilecek
nitelikte bir hak elde edilir. Dolayısıyla, kural olarak,
marka sahibi, sadece bu mal ve hizmetler açısından
marka hukukunun kendisine tanıdığı yetkilerden
faydalanabilir.
Bu açıklamalar da göstermektedir ki, marka
koruması ve bu korumanın kapsamı belirlenirken
işaret kavramı ne derece önemli ise sınıf
kavramının da en az bu unsur kadar dikkatli ve ciddi
şekilde ele alınması gerekmektedir. Gerek marka ve
gerekse sınıfsal benzerlik çerçevesinde bir
inceleme ve değerlendirme yapılırken, 6769
Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nda
açık şekilde düzenlenen
karıştırılma ihtimali kavramından
yararlanılmakta; marka ve sınıflar arasında,
halk nezdinde ilişkilendirmeye neden olacak derecede benzerlik
bulunup bulunmadığına bakılmaktadır.
Bu amaçla, çalışmamızın devam
eden bölümleri karıştırılma ihtimali
kavramı üzerine yoğunlaşmaktadır.
C. KARIŞTIRILMA İHTİMALİ VE SINIFLAR
ARASI BENZERLİK:
C.1. Genel Olarak:
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu md.6/1'e
göre: "Tescil başvurusu yapılan bir
markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte
başvurusu yapılmış marka ile
aynılığı ya da benzerliği ve
kapsadığı mal veya hizmetlerin
aynılığı ya da benzerliği nedeniyle,
tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu
yapılmış marka ile halk tarafından
ilişkilendirilme ihtimali de dâhil
karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine
başvurusunun reddedileceği" hükme
bağlanmış bulunmaktadır.
Karıştırılma ihtimali kavramı:
'tescilsiz bir işaretin veya tescil edilmiş bir
markanın, daha önce tescil edilmiş bir marka ile
şekil, görünüş, ses, genel izlenim v.s.
sebeplerle ya aynı ya da benzer olduğu için,
önce tescil edilmiş marka olduğu zannını
uyandırma tehlikesi' olarak tanımlanmaktadır.
(TEKİNALP 370.) Markalar arasında
karıştırılma ihtimali bulunup
bulunmadığı değerlendirilirken mevcut olaya
ilişkin şartların tümünün dikkate
alınması gerekmektedir. [ABAD, bu hususu Sabel BV v
Puma AG, Case 251/95'de verdiği karar ile net bir
şekilde belirtmiştir. İlgili kararın
Türkçe çevirisi için bknz. Hamdi Yasaman
ve diğerleri, Marka Hukuku - 556 Sayılı KHK
Şerhi (1st edn, Vedat Kitapçılık 2004) 462.
Aynı konuya ilişkin diğer ABAD kararları
için ayrıca bknz. N Berkay Kirci, 'Malicious Trade
Marks in the Turkish Legal System: The Villains of Trade Mark
Law' (2021) 16 Journal of Intellectual Property Law &
Practice 1273, 1277 (https://doi.org/10.1093/jiplp/jpab133)
Erişim Tarihi: 28 Aralık 2022.]
"Benzerlik" kavramı 6769 Sayılı SMK'da
tanımlanmamıştır. Ancak "Marka Tescilinden
Doğan Hakların Kapsamı" başlıklı
md.7/2-(b) bendinde; "tescilli marka ile aynı veya benzer
olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya
hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve
bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile
ilişkilendirilme ihtimali de dâhil
karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir
işaretin kullanılması" yasaklanmış ve
benzerlik olduğunun kabulü için gereken
kıstas burada açıklanmıştır.
Karşılaştırılan işaretler
arasındaki benzerlik telaffuz, anlam veya biçimden,
işaretlerin toplu olarak bıraktığı
izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir
çağrışımdan kaynaklanabilir.
Halkın, karşılaştırılan
işaretler arasında herhangi bir şekilde
"bağlantı" kurabilmesi benzerlik
bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Nitekim; Yargıtay 11. HD'nin 13.11.2003 tarih ve
2003/4003E., 2003/10839 K. sayılı kararında
"Halk tarafından karıştırılma
ihtimalinde ölçü ise bu işin ilgilisi veya
uzmanı değil, tüketici olan halkın olduğu
göz önünde tutulacaktır.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus
halkın bu iki işaret arasında herhangi bir
şekilde herhangi bir sebeple bağlantı
kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir
benzerlik ve hatta genel görünüş
açısından umumi intiba olmasa bile halk
tarafından iki marka arasında bir bağlantı
kurulması ve hatta
çağrıştırması dahi
karıştırılma ihtimali için yeterli bir
ölçü olarak kabul edilmelidir" denilerek,
halk tarafından karıştırılma ihtimalinden
anlaşılması gereken açıklanmış
bulunmaktadır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13.01.2003 tarihli ve 2002/7864
E., 2003/43 K. Sayılı kararında da belirtildiği
gibi "iki marka arasında iltibas oluşup
oluşmadığının tespiti
yapılırken, bu markanın hitap ettiği kesimi ve
bu kesimin özelliklerini ve formasyonunu dikkate almak"
gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2006/11-338 E.
sayılı kararında; "Davalı işaretini
gören ve duyan tüketiciler daha önce
tanıdığı davacı markalarının
bıraktığı intibaı hatırlayacak ve en
önemlisi, bu hatırlama davalı adına tescil
olunan itiraza konu markanın daha önce tescil edilip
kullanılmakta olan davacı markalarının bir
başka versiyonu, serisi veya uzantısı olduğunun
ya da davacının vermiş olduğu bir lisans
gereği ürünler üzerinde
kullanıldığının algılanmasına
yol açabilecektir." denilmektedir.
Yine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 08.06.2022 tarih;
E.2020/11-723; K.2022/860 sayılı güncel tarihli
kararında: "... karıştırılma
ihtimalinin; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel
benzerlikler, çağrıştırma, bir
bütün olarak uyandırdığı toplu
kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı
grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı
taşıyan malın değeri ve alıcının
bu malı almaya ayırdığı zaman,
markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı
unsurları, karşılaştırılan
işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya
biçimden, işaretlerin toplu olarak
bıraktığı izlenimden, seri içine
girmekten veya başka bir
çağrışımdan kaynaklanabileceği ve
yine halkın, karşılaştırılan
işaretler arasında herhangi bir şekilde
"bağlantı" kurabilmesinin de benzerlik
bulunduğunu kabul etmek için yeterli
olduğunu" kabul etmektedir.
Dolayısıyla; benzerlik ve
karıştırılma ihtimalinin kabulü
için, tüketicilerin iki markayı
"aynı" zannetmesi gerekmemekte, aralarında
bağlantı kurulması, birinin diğerini
çağrıştırması, seri marka olarak
algılanabilmesi de karıştırılma ihtimali
kapsamında değerlendirilmektedir.
Gerek Yargıtay ve gerekse Avrupa Birliği Adalet
Divanı'nın (ABAD) verdiği kararlar
ışığında, somut olayda, şu
hususların, karıştırılma ihtimaline
ilişkin değerlendirme esnasında dikkate
alınması gerektiğine inanılmaktadır:
- Çatışan markaların benzerliği,
- Pazarlama ve dağıtım yöntemleri
arasındaki benzerlik,
- Markanın tescil edildiği/edilmek istendiği
sınıf; bu sınıfın hitap ettiği
tüketici kesimi ve tüketicinin, tescile konu
sınıfta yer alan mal veya hizmeti almak için
ayırmış olduğu zaman;
- Önceki markanın, kendiliğinden veya ilgili mal
veya hizmet sınıfında gerçekleştirilen
kullanım neticesinde, yüksek derecede ayırt edici
bir karaktere sahip olması;
- Markayı önceden beri kullanan ve yeni kullanan
şahsın mal veya hizmetleri arasındaki coğrafi
yakınlığı gibi unsurlar yer almaktadır.
(Ayrıca bknz. N Berkay Kırcı, Markanın
İnternet Yoluyla Haksız Kullanımı (1.Bası,
Turhan Kitabevi 2009) 33–35.)
Tüm bu anlatılanlara ek olarak, doktrinde, markalar
arasında bir benzerlik veya karıştırılma
ihtimalinin ortaya çıkıp
çıkmayacağı hususuna ilişkin olarak iki
eksenli bir yaklaşımdan yararlanılmakta olduğu
da gözlemlenmektedir. (David I Bainbridge, Intellectual
Property (10.Bası, Pearson 2018) 635.) Bu yaklaşıma
göre, markaların ve tescil edilmek istenen
sınıfların birbirine oldukça yakın
olması durumunda, markalar arasında
karıştırılma ihtimali
yükselmektedir.
C.2. Sınıflar Arasındaki Benzerlik
Kavramı:
Nice Anlaşması ile mal ve hizmetler, gösterdikleri
özellikler göz önünde tutularak ilk 34
sınıfta mallar; son 11 sınıfta da hizmetler
olacak şekilde sınıflandırılmış
bulunmaktadır.
"Benzerliğin tayininde ne markaların
uluslararası sınıflandırılması ne de
onun ulusal hukuka yansıyan sınıfları esas
alınacaktır. Nitekim, Markaların Tescili
Amacıyla Mal ve Hizmetlerin Uluslararası
Sınıflandırılmasına İlişkin Nis
Antlaşması'nın 2(1) maddesinde de
sınıflandırmanın, tescil edilen herhangi bir
marka için temin edilen koruma
sınırlarının değerlendirilmesi konusunda
bağlayıcı olmayacağı belirtilmektedir.
Benzerin tespitinde, piyasanın anlayışı ile
halkın karıştırma ihtimalinin esas
alınması gerekmektedir." (Ünal Tekinalp,
Fikri Mülkiyet Hukuku (4.Bası, Arıkan Basım
Yayım 2005) 413.)
Türkiye'de de 6769 Sayılı Sınai
Mülkiyet Kanunu ve TÜRKPATENT Tebliğleri
gereğince, sınıflandırma esas sistem olarak
benimsenmiş ve 6769 Sayılı Kanun'da
sözü edilen aynı veya benzer mal ve hizmetler
terimlerinin her sınıf ve onun alt grupları
açısından göz önünde
tutulacağı belirtilmiştir.
Buna göre, birden ziyade kişiler adına tescilli ya
da başvurusu yapılan markaların
kullanılacağı mal veya hizmetlerin tespitinde,
öncelikle TÜRKPATENT tarafından yayınlanan
sınıflandırmaya ilişkin tebliğler
uygulanacaktır. Bu durum, markada belirlilik ilkesi ve
tescilli markanın koruma sınırlarının
belirlenmesinde birlik ve istikrarın ön
koşuludur.
Ancak, TÜRKPATENT tebliğine göre farklı
sınıflarda yer almalarına rağmen, halk nezdinde
karıştırılmaya yol açacak nitelikteki
ticaret ve hizmet markalarının kapsadıkları mal
ve hizmetlerin "benzer" olarak değerlendirilmesi de
mümkündür. Çünkü yukarıda da
belirtildiği üzere, Nice Anlaşması'nın
2/1.maddesine göre sınıflandırma, tescil edilen
herhangi bir marka için temin edilen koruma
sınırlarının değerlendirilmesi konusunda
bağlayıcı değildir. Nitekim, Yargıtay
11.HD'nin 05.02.2007 tarih; 2005/13645 E., 2007/1319 K.
sayılı kararı ve benzeri pek çok kararda da
sınıflandırmanın esas sistem olarak kabulü
halinde dahi tescilli markanın koruma
sınırının, somut
uyuşmazlığın özelliğine göre
belirleneceği, burada dikkate alınması gereken
kriterin, halkın karıştırma ihtimalinin
varlığı olduğu açık şekilde
düzenlenmiş durumdadır.
Yargıtay tarafından verilmiş pek çok kararda,
marka ve işaret arasındaki benzerlik incelemesine paralel
şekilde, sınıflar arasındaki benzerlik
konusunda da katı bir ayrım
yapılmadığı; daha geniş bir yorumlama
tarzının tercih edildiği
gözlemlenmektedir.
Örneğin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun
17.05.2022 tarih, E.2020/11-149; K.2022/662 sayılı
kararında, bu konuya ilişkin olarak: "556
Sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi kapsamında
markalara ait mal ve hizmet listelerinde yer alan mal ve
hizmetlerin "aynı veya benzer" olup
olmadığının değerlendirmesinde,
sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve
uluslararası düzenlemelerin bağlayıcı
kurallar içermediği" hususuna değinildikten
sonra: "karşılaştırma konusu mal ve
hizmetlerin ait oldukları sınıf numaraları ile
bağlı kalınmaması gerektiği"ne
açık şekilde işaret edilmiştir.
Aynı kararda: "karşılaştırmaya konu
mal veya hizmet, farklı sınıflarda yer almakla
birlikte:
o Hammadde-mamul ilişkisi,
o Pazarlama koşulları,
o Amaçları,
o Satış sonrası servis ve onarım
süreçlerinde ortaya çıkan
müşteri çevresindeki ayniyet,
o Birinin diğeri yerine ikame edilebilmesi gibi birçok
açıdan benzerlik içerebileceği"
hususlarına değinilmiştir.
İlgili Hukuk Genel Kurulu kararında bu genel
çerçeve çizildikten ve hemen üst
paragrafta yer verilen kriterlere değinildikten sonra,
karşılaştırmaya konu mal veya
hizmetler, farklı sınıflarda yer alsalar dahi
"aynı veya benzer" olarak kabul
edilebileceği son derece net şekilde
hüküm altına alınmıştır...
Yargıtay'ın son derece isabetli olduğu
düşünülen bu emsal kararları,
sınıfsal benzerlik konusuna ışık tutmada
yararlı olmakta ve kural olarak, Türk Patent ve Marka
Kurumu tarafından da kullanılmakta ise de uygulamada,
bazı sınıflar özelinde, Türk Patent ve
Marka Kurumu ile Yargı Merciileri arasında yorum
farklılıklarının bulunduğu
gözlemlenmektedir.
D. UYGULAMADA, TÜRK PATENT VE MARKA KURUMU İLE
MAHKEMELER ARASINDA YORUM FARKLILIĞI BULUNAN EN SORUNSAL
SINIF: 35.SINIFTAKİ 'PERAKENDECİLİK
HİZMETLERİ':
Uygulamada, Türk Patent ve Marka Kurumu ile Mahkemeler
arasında sınıfsal benzerlik konusuna ilişkin
belirsizliklerin ortaya çıkmasına neden olan ve bu
anlamda ciddi yorum farklılıkların olduğu en
temel sınıfın 35.sınıftaki
perakendecilik hizmetleri olduğu iddia
edilebilecektir.
D.1. Türk Patent ve Marka Kurumu'nun Emtia
Sınıfı ile Bu Emtianın Perakendecilik
Hizmetleri Arasındaki Benzerlik Meselesine Bakış
Açısı:
Türk Patent ve Marka Kurumu'nun vermiş olduğu
pek çok kararda oldukça katı bir ayrım
yapmak suretiyle, ilk 34 sınıf içerisindeki
herhangi bir emtianın yer aldığı
sınıf ile aynı emtianın 35.sınıftaki
anlamında satışı/perakendecilik hizmetlerini
ayrı sınıflar olarak değerlendirme eğilimi
içerisinde olduğu gözlemlenmektedir.
Türk Patent ve Marka Kurumu'na ait 2021 tarihli Marka
İnceleme Kılavuzu'nun 444.sayfası ile devam eden
sayfalarında, kurumun 35.sınıfta yer alan
perakendecilik hizmetlerine bakış
açısına ilişkin detaylı
açıklamalar yer almaktadır.
TÜRKPATENT; bahse konu kılavuzun ilgili
sayfalarında, AB Adalet Divanı'nın 07.07.2005
tarih ve C-418/02 sayılı Praktiker kararına da
atıfta bulunmak suretiyle: "35'inci sınıfta
yer alan müşterilerin malları elverişli bir
şekilde görmesi ve satın alması için
malların bir araya getirilmesi hizmetlerinin nihai
amacının, alışveriş işleminin
gerçekleştirilmesi olduğu ve bu hizmetin
alışverişin gerçekleşmesi için
yapılan her türlü eylemi
içerdiği"ni ifade etmektedir. Aynı
kılavuzda, "mallar ve o malların
perakendeciliği hizmetleri arasında düşük
düzeyde benzerlik bulunduğu"nun kabul
edilmesi gerektiği ayrıca belirtilmektedir.
Bu yaklaşımdan kaynaklı olsa gerek, emtia ve bunun
perakendecilik hizmetleri arasındaki benzerlik
gerekçelerine dayalı yapılan yayına
itirazların büyük bir kısmı,
sınıflar arasında benzerlik olmadığı
gerekçesiyle reddedilmektedir.
Bu iddiayı sadece bir örnekle somutlaştırmak
gerekirse, 21.sınıftaki emtia ve bu emtianın
35.sınıftaki perakendecilik hizmetlerinde tescil edilmek
için başvurusu yapılan bir marka başvurusu
yayınına, itiraz sahibine ait ve sadece
21.sınıftaki emtianın 35.sınıftaki
perakendecilik hizmetlerinde tescilli markasına dayalı
olarak itiraz edilmiştir. Yapılan bu itiraz
sonrasında, Türk Patent ve Markalar Dairesi
Başkanlığı, 19.04.2021 tarih ve
E-71248886-130-210160757 Sayılı kararı ile
markaları benzer bularak sadece 35.sınıftaki
hizmetlerin çıkarılmasına ancak
21.sınıftaki emtia ile ilgili tescil işlemlerinin
devamına karar vermiştir. Markalar Dairesi
Başkanlığı kararının eksik
olduğu; tescilin devamına karar verilen
21.sınıftaki emtia ile bu emtianın
35.sınıftaki perakendecilik hizmetleri arasında da
benzerlik bulunduğu gerekçeleriyle, Türk Patent ve
Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu
nezdinde itiraz edilmiş ise de ilgili itiraz, 13.12.2021 Tarih
ve 2021-M-10698 sayılı YİDK kararı ile
reddedilmiştir. Bu kararın özellikle
35.sınıf yönünden iptali ile marka tescil
edildi ise hükümsüzlüğü talebiyle bir
dava açılmış ve Ankara 3.Fikri ve Sınai
Haklar Hukuk Mahkemesi, 22.09.2022 tarih; 2022/53E.; 2022/284K.
sayılı kararı ile marka ve sınıflar
arasında benzerlik olduğu noktasından hareketle,
davayı tüm yönlerden kabul etmiştir.
Aksi yönde verilen istisnai kararlar bulunduğu
gözlemlense de Türk Patent ve Marka Kurumu, emtia
sınıfı ile bu emtianın 35.sınıftaki
perakendecilik hizmetlerinin benzer olup olmadığı
noktasında verdiği kararlar ve yaptığı
yorumlarda, çoğunlukla bu sınıfların
farklı olduğunu kabul etmektedir.
D.2. Mahkemelerin, Emtia Sınıfı ile Bu
Emtianın Perakendecilik Hizmetleri Arasındaki Benzerlik
Meselesine Bakış Açısı:
Gerek İlk Derece Mahkemeleri gerek Bölge Adliye
Mahkemeleri ve gerekse Yargıtay'ın; emtia
sınıfı ile bu emtianın 35.sınıfta yer
alan perakendecilik hizmetlerini daha kapsayıcı ve
geniş bir açıdan yorumlamak suretiyle, bahse konu
sınıflar arasında benzerlik bulunduğu
yönünde kararlar tesis ettiği
gözlemlenmektedir.
Bu kapsamda, örneğin, Yargıtay 11.Hukuk
Dairesi'nin 01.03.2023 tarih, E. 2021/6546; K. 2023/1227
sayılı kararı; Yargıtay 11.HD'nin
02.12.2020 tarih, E.2020/1004; K.2020/5605 sayılı
kararı ve benzeri pek çok kararda, emtia
sınıfı ile aynı emtianın perakendecilik
hizmetlerinin: "... bir malı üretenin, onu
satmasının da ticari hayatın olağan
akışı içerisinde doğal olduğu"
gerekçesiyle ilişkili kabul edilmesi gerektiğine
hükmettiği gözlemlenmektedir.
Yargıtay kararları dikkatlice incelendiğinde,
Türk Patent ve Marka Kurumu'na benzer şekilde ve
kural olarak, bahse konu sınıfların, farklı
sınıflar olduğunun kabul edildiği
gözlemlenmektedir.
Örneğin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun
31.05.2022 tarih; E. 2022/11-486; K. 2022/788 sayılı
kararında: "Bir ticaret markası, tek
başına mağazacılık hizmeti üzerinde
hak vermez. Aynı şekilde mağazacılık
hizmetinde tescilli bir marka da ürünler üzerinde
kullanılamaz ve bu yönde bir hak bahşetmez. Zira
birisinin ürün, diğerinin hizmet
sınıfı olması itibariyle, bunların
alanlarının farklı olduğu
açıktır. Ticaret markası olan ve
ürünlere işaret eden markalar ile hizmet
markası olan ve mağazacılık hizmetlerine
işaret eden 35.05 (35.08) sınıf arasındaki
ilişki, farklı sınıflardaki benzer mal ve
hizmetler için olan ilişkiden farklı
değildir." değerlendirmeleri esasen
sınıflar arasında farklılık bulunduğu
hususunun kabul edildiğini ortaya
çıkarmaktadır.
Yargıtay, sınıfların farklı olduğunu
kabul ettiği hemen üst paragraftaki aynı
kararında:
- Aynı ürüne ilişkin olarak, ürün
ve ürünün satışının
gerçekleştiği hizmet arasında yakın
bağlantı bulunduğu;
- Bu durumun bahse konu sınıfların
tamamlayıcı mal/hizmet olduğunu
gösterdiği;
- Ticaret markasının ve mağazacılık
hizmeti markasının farklı kişilere ait
olduğu durumlarda, bunlara ilişkin işlemler
farklı yerlerde yapılsa dahi, tüketicilerin
bunların aynı ticari işletmeye ait olduğunu
düşünebileceği;
- Bu hususun özellikle ticaret markasının
kapsadığı ürünlerin, satış
mağazalarında satılan ürünlerle
ayniyet/benzerlik gösterdiği durumlarda söz konusu
olacağı,
- Kişilerin markaların aynı kişiye ait
olduklarını düşünmesinin; markanın
menşei gösterme fonksiyonun zedelenmesine ve
karıştırma ihtimaline yol
açacağı" gerekçeleri ile mevcut
uyuşmazlıktaki menfaat dengeleri ve hakkaniyet ilkelerini
de gözetmek suretiyle geniş bir yorum yaparak
sınıflar arasında ilişki ve bu anlamda
karıştırılmaya neden olacak derecede bir
benzerlik bulunduğunu kabul ettiği
gözlemlenmektedir.
Sadece güncel tarihli emsal bu karar dahi,
Yargıtay'ın, yaptığı yorum itibariyle,
Türk Patent ve Marka Kurumu'ndan ayrılarak
sınıfsal benzerlik meselesini geniş
yorumladığına işaret etmektedir.
E. SINIFSAL BENZERLİK KONUSUNDAKİ DAR/KATI
YORUMLAMANIN YOL AÇABİLECEĞİ
OLUMSUZLUKLAR:
E.1. Herşeyden önce, ürün (emtia) ile
bunların satışı / perakendecilik hizmetleri
başta olmak üzere, başkaca nedenlerle birbirleri
ilişkili / bağlantılı sayılan
sınıflar arasındaki benzerlik konusunun dar
(katı, rijid) şekilde yorumlanması, özellikle,
Mahkemeler nezdinde açılmakta olan TÜRKPATENT
YİDK karar iptali dava sayılarında ciddi bir
artışa sebebiyet vermektedir.
Bu durum ise, zaten oldukça fazla olan Mahkemeler iş
yükünün daha da artmasına neden
olmaktadır.
E.2. TÜRKPATENT'in bu yaklaşımı,
aslında marka sahiplerinin rızası
dışında, bir birlikte var olma durumunun ortaya
çıkmasına da neden olmaktadır.
Bilindiği üzere, Türkiye'de 2017 senesinde
yürürlüğe giren 6769 Sayılı
Sınai Mülkiyet Kanunu md.5/3 ile, birlikte var olma
müessesi, Türk Marka Hukuku'nda uygulama alanı
bulmuştur. Bu durumun ortaya çıkabilmesi;
önceki tarihli gerçek marka sahibinin, marka
başvurusunun tesciline açıkça muvafakat
ettiğini gösteren noter onaylı belgenin Kuruma
sunulması ile mümkündür.
TÜRKPATENT'in işbu çalışmaya konu
katı yorumu nedeniyle, emtia sınıfı ve bunun
satışı hizmetleri farklı sınıflar
olarak addedilmekte ve Kurum nezdindeki sürecin sonunda emtia
sınıfı ve aynı emtianın
satışı/perakendecilik hizmetlerinde, aynı veya
çok benzer iki farklı markanın birlikte tesciline
karar verilmektedir.
TÜRKPATENT YİDK tarafından verilen
kararının iptali için hak
düşürücü süre içerisinde dava
açmayan veya dava aşamasını masraflı
bulması nedeniyle dava yolunu tercih etmeyen taraf; istemeden
de olsa, ilişkili sınıfta bir başka marka ile
ticari faaliyetlerine devam etmeye ve bu anlamda ticarette birlikte
var olmaya adeta zorlanmaktadır.
Bu durum, uzun dönemde, ticari hayatın olağan
akışının zedelenmesi, rekabet piyasası ve
bu anlamda dengelerin olumsuz yönde etkilenmesine neden
olabilecek niteliktedir.
E.3. Sınıflar arası benzerlik, sadece marka
başvuru/tescil sürecinde değerlendirmeye
alınması gerekli bir konu değildir. Bu
konuların, marka hakkına tecavüz davaları; bir
işaret üzerindeki öncelik hakkı
gerekçesiyle açılacak, örneğin
hükümsüzlük davalarında da
değerlendirmeye alınması gerekmektedir.
Özellikle birbirleri ile doğrudan
bağlantısı olan emtia ve bu emtianın
perakendecilik hizmetleri, katı bir yorum ile farklı
olarak addedilir ve bu yaklaşım Mahkemeler
tarafından da kabul görürse, tecavüz,
hükümsüzlük başta olmak üzere benzeri
davalarda taraf menfaatlerinin gözetilmediği
kararların verilmesi, hakkaniyete aykırı
durumların ortaya çıkması ihtimali kuvvetle
muhtemel hale gelecektir.
Sadece bazı örnekler vermek gerekirse: A
markasının, 30.sınıfta, X isimli bir
şirket adına tescil edildiğini varsayalım. Y
isimli bir başka şirketin de A markasını,
30.sınıftaki emtianın
satışı/perakendecilik hizmetlerinde, tescilsiz bir
şekilde ve ticari hayatta, X isimli şirketin A
markası için yaptığı başvuru ve
tescil tarihinden çok uzun süre öncesinden bu yana
kullandığını düşünelim.
Marka tesciline sahip X şirketinin, markasal kullanıma
son vermesi hususunda Y şirketini
uyardığını ve Y isimli şirketin de 6769
Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu md.6/3
kapsamındaki öncelikli ve gerçek hak
sahipliği gerekçeleriyle A markasının
hükümsüzlüğü davasını
açtığını varsayalım.
Emtia ve bu emtianın satışı/perakendecilik
hizmetlerinin farklı addedildiği bir senaryoda; Y isimli
şirketin A markası üzerindeki gerçek ve
öncelikli hakkının olduğunu iddia etmesi
mümkün müdür?
Yine, aynı senaryoda, emtia sınıfında
(örneğin, 30.sınıf) tescilli markasına son
derece benzer bir işaretin, aynı emtianın
35.sınıftaki perakendecilik hizmetlerinde
kullanımı nedeniyle açılan marka hakkına
tecavüz davasında olumlu bir sonuç edinilmesi ne
derece mümkün olacaktır?
SONUÇ:
Hukuki güvenlik ilkesi, hukuk kurallarının belirli,
istikrarlı ve öngörülebilir olması,
bireylerin bu kuralların kendilerine uygulanması
sırasında idarece gerçekleştirilen tüm
işlem ve eylemlerde devlete güven duymaları ve bu
güvenin hukuk tarafından korunması olarak
tanımlanabilir. (Mehpare Çaptuğ, 'Hukuki
Güvenlik İlkesinin Kavramsal Gelişimi' [2021]
Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi 133, 141
(chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1844526)
Son Erişim Tarihi: 27 Eylül 2023.)
Anayasa Mahkemesi'nin, 20.05.2010 tarih, E.2009/51, K.2010/73
sayılı kararı; 13.01.2011 tarih, E.2009/21, K.
2011/16 sayılı kararı; 07.07.2011 tarih, E.2010/69,
K.2011/116 sayılı kararı; 11.04.2012 tarih,
E.2011/18, K.2012/53 sayılı kararı ve benzeri pek
çok kararında ifade edildiği üzere:
"Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin
temel ilkelerinden biri: belirliliktir.
Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem
de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve
kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net,
anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca
kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı
koruyucu birtakım güvenceler içermesi
gerekli"dir.
Aynı konuya ilişkin oldukça benzer kriterleri
kullanan, oldukça yakın çıkarımlara
sahip TÜRKPATENT'in, sınıflar arası
benzerlik konusuna ilişkin katı tutumu ve dar yorumu,
Kurumlar arasında bir belirsizlik halinin ortaya
çıkmasına neden olmakta ve bu durum da hukuk
devletinin ön koşullarından olan hukuki
güvenlik ve belirlilik ilkelerini zedelemektedir.
Bu noktada, marka hukuku anlamında, sınıfsal
benzerlik kavramını katı bir şekilde yorumlamak
yerine, her somut olayın kendi koşulları
içinde, hakkaniyet ilkesi ve dengesi gözetilerek bir
değerlendirme yapılması hem bu
çalışmada örnekleyici olarak belirtilen makro
ve mikro ölçekteki olumsuzlukların en aza
indirgenmesini hem uygulamadaki belirsizliklerin giderilmesini hem
de Türk Marka Hukukuna yön verme potansiyeli olan
Kurumların, kendi arasındaki iş birliği, uyumun
artmasını sağlayacaktır.
Daha da önemlisi, bu tarz bir yaklaşımın tercih
edilmesi durumunda, Anayasa'nın 2. maddesinde ifadesini
bulan hukuk devletinin temel ilkelerinden olan hukuki güvenlik
ve belirlilik prensipleri pekişmiş olacaktır.
KAYNAKÇA:
Bainbridge DI, Intellectual Property (10.Bası, Pearson
2018)
Dirikkan H, Tanınmış Markanın Korunması
(1.Bası, Seçkin Kitabevi 2003)
Kirci NB, 'Malicious Trade Marks in the Turkish Legal System:
The Villains of Trade Mark Law' (2021) 16 Journal of
Intellectual Property Law & Practice 1273
(https://doi.org/10.1093/jiplp/jpab133) Erişim Tarihi: 28
December 2022
Kırcı NB, Markanın İnternet Yoluyla Haksız
Kullanımı (1.Bası, Turhan Kitabevi 2009)
Mehpare Çaptuğ, 'Hukuki Güvenlik
İlkesinin Kavramsal Gelişimi' [2021]
Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi 133
(chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1844526)
Erişim Tarihi: 27 September 2023
Rauf K, Suluk C and Nal T, Fikri Mülkiyet Hukuku (4.Bası,
Seçkin Kitabevi 2020)
Tekinalp Ü, Fikri Mülkiyet Hukuku (4.Bası,
Arıkan Basım Yayım 2005)
——, Fikri Mülkiyet Hukuku (5.Bası,
Arıkan Basım Yayım 2012)
Wikipedia, 'Belirsizlik İlkesi'
(https://tr.wikipedia.org/wiki/Belirsizlik_ilkesi) Erişim
Tarihi: 15 Eylül 2023
Yasaman H and others, Marka Hukuku - 556 Sayılı KHK
Şerhi (1.Bası, Vedat Kitapçılık
2004)
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.
We operate a free-to-view policy, asking only that you register in order to read all of our content. Please login or register to view the rest of this article.