Employment Newsletter (Turkish)

EA
Esin Attorney Partnership

Contributor

Esin Attorney Partnership, a member firm of Baker & McKenzie International, has long been a leading provider of legal services in the Turkish market. We have a total of nearly 140 staff, including over 90 lawyers, serving some of the largest Turkish and multinational corporations. Our clients benefit from on-the-ground assistance that reflects a deep understanding of the country's legal, regulatory and commercial practices, while also having access to the full-service, international and foreign law advice of the world's leading global law firm. We help our clients capture and optimize opportunities in Turkey's dynamic market, including the key growth areas of mergers and acquisitions, infrastructure development, private equity and real estate. In addition, we are one of the few firms that can offer services in areas such as compliance, tax, employment, and competition law — vital for companies doing business in Turkey.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ("Bakanlık"), 11 Haziran 2024 tarihli ve 32573 sayılı Resmi Gazete'de Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneğine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik'i ("Yönetmelik")...
Turkey Employment and HR
To print this article, all you need is to be registered or login on Mondaq.com.

Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneğine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik

Yönetmelik Yayımlanma Tarihi: 11 Haziran 2024

Özet

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ("Bakanlık"), 11 Haziran 2024 tarihli ve 32573 sayılı Resmi Gazete'de Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneğine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik'i ("Yönetmelik") yayımlamıştır. Yönetmelik 1 Mart 2024 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik uyarınca, 30 Nisan 2011 tarihli ve 27920 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelik" ("Önceki Yönetmelik") yürürlükten kaldırılmıştır.

Önemli Detaylar

Yönetmelik ile yapılan başlıca değişiklikler aşağıdaki gibidir:

  • Kısa çalışma başlama tarihi 1 Mart 2024 tarihinden önce olan kısa çalışma uygulamalarında, Yönetmelik uyarınca yürürlükten kaldırılan Önceki Yönetmelik hükümlerinin uygulanmasına devam edileceği belirtilmiş ve kısa çalışma başlama tarihi 1 Mart 2024 tarihinden önce olan sigortalılara kısa çalışma döneminde herhangi bir ödeme yapılmaması ve işveren tarafından sigortalıların fiilen kısa çalışmaya tabi tutulmadığına dair bildirim yapılması halinde kısa çalışma ödeneği hak sahipliğinin iptal edileceğine ilişkin düzenleme getirilmiştir.
  • Yönetmelik ile birlikte daha önce Önceki Yönetmelik içeriğinde yer verilmemiş olan "sektörel kriz", "bölgesel kriz" ve "genel salgın" halleri kısa çalışma uygulaması için yer verilmiş olan sebepler arasına dahil edilmiş ve Yönetmelik'in Tanımlar başlıklı madde 3 hükmünde bu kavramlar tanımlanmıştır.
  • Yönetmelik uyarınca, Önceki Yönetmelik'in ilgili madde hükmünde düzenlenmiş olan kısa çalışma talebinde yer alması gerekenlere ek olarak işverenlere, taleplerinde kısa çalışma yaptırılacak sigortalılara ait kısa çalışma dönemi ve kısa çalışma sürelerine ilişkin bilgileri içeren listeyi bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Ayrıca, işveren tarafından farklı tarihlerde aynı başvuru gerekçesi ile birden fazla kısa çalışma talebinde bulunulması halinde, kısa çalışma dönemi için azami süre olarak öngörülen üç aylık sürenin ilk talebin kısa çalışma başlangıç tarihinden itibaren hesaplanacağı; belirlenen kısa çalışma dönemi içerisinde kalması koşuluyla, işveren tarafından her bir sigortalı için uygulanacak kısa çalışma başlama tarihlerinin birbirinden farklı belirlenebileceği aynı madde hükmünde düzenlenmiştir. Kısa çalışma talebinde, kısa çalışma uygulamasına tabi tutulacağı bildirilen sigortalılar için kısa çalışma döneminin, sigortalıların iş sözleşmesinin sona ermesi, aynı işverene ait diğer işyerine nakledilmeleri veya iş sözleşmelerinin askıya alınması durumları hariç, dört haftadan az olamayacağına da yer verilmiştir.
  • İşverenler tarafından yapılacak olan kısa çalışma taleplerinin uygunluğuna ilişkin tespitlerin yapılması kapsamında tespiti yapacak ve talebi değerlendirecek olan merciiler ve uygunluk tespitine ilişkin detaylara Önceki Yönetmelik'ten farklı olarak detaylı biçimde madde 5 hükmünde yer verilmiştir.
  • Kısa çalışma ödeneğinden yararlanma koşulları yeniden düzenlenerek kısa çalışma ödeneğinden yararlanacak olan sigortalıların kısa çalışma başlama tarihinden önceki son 120 gün hizmet akdine tabi olması ve son üç yılda en az 450 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olması koşulları getirilmiştir.
  • Önceki Yönetmelik'te işsizlik ödeneği miktarı kadar belirlenen günlük kısa çalışma ödeneği miktarı aylık asgari ücretin brüt tutarının %150'sini geçmemek üzere, sigortalının son on iki aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının %60'ı olarak belirlenmiştir. Kısa çalışma döneminin hesabında, kısa çalışmanın başladığı ve sona erdiği ayların fiili gün sayısı üzerinden; kısa çalışma dönemine dahil olan ara ayların ise, Şubat ayı dahil olmak üzere, 30 gün üzerinden değerlendirileceği ve sigortalının çalışılmayan hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerine ilişkin ücret ve kısa çalışma ödeneği miktarının, kısa çalışma yapılan süreyle orantılı olarak işveren ve İŞKUR tarafından birlikte ödeneceği düzenlenmiştir. Ayrıca, Yönetmelik'te yer alan düzenleme uyarınca, kısa çalışma ödeneğinin damga vergisi haricinde herhangi bir vergiye tabi tutulamayacağı ve kısa çalışma ödeneğinin eski düzenlemede yer alan her ayın sonu yerine her ayın beşinci gününde sigortalıya ödeneceği belirlenmiştir. İşyerinde iş sözleşmesi askıda olan sigortalı adına kısa çalışma talebinde bulunulabilmesi için söz konusu sigortalının kısa çalışma başlama tarihi veya öncesinde işe başlatılmış olması gerekliliği de ilgili madde hükmünde düzenlenmiştir.
  • Yönetmelik'te yer alan yeni düzenleme uyarınca, kısa çalışma ödeneğinin, uygunluk tespitinde belirtilen süreyi aşmamak kaydıyla fiilen gerçekleştirilen kısa çalışma süresi üzerinden verileceği düzenlenmiştir. Bu kapsamda, Sosyal Güvenlik Kurumu'na verilen aylık prim ve hizmet belgeleri veya muhtasar ve prim hizmet beyannameleri ile uyumlu bir şekilde fiilen gerçekleştirilen kısa çalışma süresinde, haftalık çalışma süresinin en az üçte bir oranında azaltılmış olması kuralı aranmayacaktır.
  • Yönetmelik kapsamında, Önceki Yönetmelik'ten farklı olarak, kısa çalışma ödeneğinin durdurulması haline ilişkin düzenleme getirilmiştir. İlgili madde uyarınca, kısa çalışma uygulaması devam eden işyerlerinde iş müfettişleri tarafından yapılan inceleme esnasında işverenin ödenek alan sigortalıların çalışma süreleri ile ilgili hatalı bilgi ve belge verdiğinin müfettiş tarafından tespit edilmesi ve bu duruma ilişkin müfettiş tarafından yazılı talepte bulunulması halinde hakkında hatalı bilgi verilen sigortalı sayısı da dikkate alınarak kısa çalışma ödeneği durdurulacaktır.
  • y Yönetmelik ile birlikte, Önceki Yönetmelik içeriğinde düzenlenmiş olan "kısa çalışma ödeneğinin kesilmesi" halleri "kısa çalışma ödeneğinin kesilmesi ve durdurulması" biçiminde daha ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. İlgili düzenleme uyarınca, kısa çalışma ödeneği alan sigortalıların, kısa çalışmaya tabi tutuldukları işyerinde iş sözleşmelerinin sona ermesi, farklı işyerine nakledilmeleri, iş sözleşmelerinin askıya alınması, yaşlılık aylığı almaya başlamaları, herhangi bir sebeple silahaltına alınmaları, herhangi bir kanundan doğan çalışma ödevi nedeniyle işlerinden ayrılmaları, tutuklanmaları, hüküm giymeleri, yurt dışına çıkmaları, ölümleri hallerinde söz konusu durumlardan herhangi birinin gerçekleştiği tarih itibarıyla kısa çalışma ödeneklerinin kesileceği veya durdurulacağı belirtilmiştir. Ayrıca, Yönetmelik uyarınca, Önceki Yönetmelik'ten farklı olarak sigortalının geçici iş göremezlik raporu edinmesi durumunda raporun başladığı tarih itibarıyla kısa çalışma ödeneğinin kesilecek olması düzenlemesi kısa çalışma ödeneğinin durdurulacağı şeklinde değiştirilmiştir. Yönetmelik uyarınca yukarıda yer vermiş olduğumuz kısa çalışma ödeneğinin durdurulması veya kesilmesine sebebiyet verecek hallerden herhangi birinin ortaya çıkması halinde işveren tarafından İŞKUR'a bildirim yapılması gerekmektedir. İşverenin bildirim yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi halinde yapılan fazla ödemeler, yasal faizi ile birlikte işverenden tahsil edilecektir. Bildirim yükümlülüğüne aykırılık halinin sigortalının kusurundan kaynaklanması durumunda ise yapılan fazla ödemeler, ölen sigortalılara ait fazla ödemeler hariç, yasal faizi ile birlikte sigortalıdan tahsil edilecektir.
  • Yönetmelik uyarınca, işyerinde kısa çalışma uygulamasına tabi tutulan sigortalıların bulunduğu işverenin sigortalıların çalışma sürelerine ilişkin kayıtları tutması ve talep edilmesi halinde ibraz etmesi gerekmektedir.
  • Önceki Yönetmelik içeriğinde yer alan, kısa çalışmanın erken sona ermesi halinde işverenin 6 işgünü öncesinde durumu bildirme zorunluluğuna uyulmaması halinde uygulanacak olan yaptırım Yönetmelik ile birlikte belirlenmiştir. Yönetmelik uyarınca, işverenin kısa çalışmanın erken sona ermesine ilişkin bildirim yükümlülüğüne aykırı olarak geç bildirimde bulunması halinde meydana gelen yersiz ödemeler, yasal faizi ile birlikte işverenden tahsil edilecektir.

Anayasa Mahkemesi'nden Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin Karar

Karar Yayımlanma Tarihi: 13 Haziran 2024

Özet

Anayasa Mahkemesi (''Mahkeme'') 13 Haziran 2024 tarihli ve 32575 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2019/41969 başvuru sayılı ve 7 Şubat 2024 tarihli kararında, başvurucunun (''Başvurucu'') işe iade talepli davasında istinaf mahkemesinin Başvurucu'nun uyuşmazlığın sonucuna etki edebilecek iddia ve itirazlarına ilişkin yeterli gerekçe göstermeden karar verdiğini belirtmiştir. Bu kapsamda, Başvurucu'nun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine hükmederek başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir.

Önemli Detaylar

  • Başvurucu'nun iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği iddiası ile açmış olduğu işe iade davasında ilk derece mahkemesi, davalı işverenin (''Davalı'') husumet itirazına itibar etmeyerek Başvurucu'ya verilmiş olan fesih bildirim yazısında yer alan yetkili imzası, Başvurucu'ya daha önce verilmiş olan savunma talep yazısı ile Başvurucu'nun işyeri özlük dosyasında yer alan belgeleri birlikte değerlendirip Davalı'nın ve ihbar olunan şirketin grup şirketleri olduğuna kanaat getirerek davanın kabulüne karar vermiştir.
  • İstinaf mahkemesi, Davalı'nın ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunda bulunması üzerine ilk derece mahkemesi kararını ortadan kaldırmış ve davanın husumetten reddine karar vermiştir.
  • Başvurucu'nun bireysel başvurusu üzerine Mahkeme gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir. Mahkeme, istinaf mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırırken yalnızca Davalı'nın Başvurucu'nun işvereni olmadığına ilişkin bir değerlendirme yaptığını, ilk derece mahkemesinin kararının neden doğru olmadığına ilişkin ise detaylı bir hukuki inceleme yapmadan karar verdiğini ve dolayısıyla Başvurucu'nun iddia ve itirazlarına yönelik yeterli bir gerekçe sağlanmamış olduğunu belirtmiştir.

Anayasa Mahkemesi'nden Sendikaya Üyelik Talebinin Reddedilmesi Nedeniyle Sendika Hakkının İhlal Edilmediğine İlişkin Karar

Karar Yayımlanma Tarihi: 12 Haziran 2024

Özet

Anayasa Mahkemesi (''Mahkeme'') 12 Haziran 2024 tarihli ve 32574 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2021/5841 başvuru sayılı ve 28 Mart 2024 tarihli kararında, başvurucuların (''Başvurucular'') sendika üyelik talebinin reddi işleminin iptali ile sendika üyeliğinin kazanıldığına karar verilmesi talepli açmış oldukları davada ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın bireysel sendika özgürlüğü ile kolektif sendika özgürlüğü arasında denge sağlamak için verildiğini belirtmiş, sendika hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

Önemli Detaylar

  • Başvurucular, istihdam edildikleri işveren ile Davalı Sendika arasında akdedilmiş olan toplu iş sözleşmesinin bitiş tarihinden sonra sendika üyeliğinden istifa etmişlerdir. Akabinde, Davalı Sendika'nın yetki belgesi alarak Başvurucular'ın işvereni ile yeniden toplu iş sözleşmesi görüşmelerine başlamasının ardından Başvurucular yeniden Davalı Sendika'ya üyelik talebinde bulunmuşlardır.
  • Davalı Sendika, Başvurucular'ın yeniden üyelik taleplerini, sendikal aidat ödemeden yeni dönem toplu iş sözleşmesinden faydalanmak maksadıyla istifa etmeleri ve toplu iş sözleşmesi müzakere başlangıcının hemen öncesinde üyelikten istifa ederek sendikanın pazarlık yeteneğini azaltmış olmaları sebebiyle sendikanın üyeleri arasında birlik ve dayanışmayı zedelediklerini gerekçe göstererek Başvurucular'ın yeniden üyelik taleplerini reddetmiştir. Başvurucular, üyelik taleplerinin reddi akabinde ilk derece mahkemesinde sendika üyelik talebinin reddi işleminin iptali ile sendika üyeliğinin kazanıldığına karar verilmesi talepli dava açmışlardır.
  • İlk derece mahkemesi yaptığı değerlendirmede, bireysel ve kolektif sendika özgürlüğü kavramlarını açıklayarak Davalı Sendika'nın kolektif sendika özgürlüğünün sınırlandırılması için iki sebepten biri olan haklı nedene dayalı olarak Başvurucular'ın sendikaya yeniden üye olma taleplerinin reddedildiğini; zira Başvurucular'ın toplu iş sözleşmesi görüşmeleri öncesinde sendika üyeliğinden istifa ederek yeni dönem toplu iş sözleşmesi görüşmeleri başladıktan sonra yeniden sendikaya üyelik talebinde bulunmalarının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu; Başvurucular'ın bu kapsamda Davalı Sendika'yı maddi ve manevi zarara uğratmış olduğunu; Davalı Sendika'nın gücünün üye sayısı ile doğru orantılı olduğu göz önünde bulundurulduğunda Davalı Sendika'nın pazarlık etme gücünü azaltmış olduklarını; Başvurucular'ın yeniden üye olma taleplerinin kabul edilmesi halinde Davalı Sendika'nın üyelerine eşit davranma borcunu zedeleyeceğini ve Başvurucular'ın söz konusu davranışlarının sendikanın birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde olma amacıyla bağdaşmadığını belirterek davanın reddine karar vermiştir.
  • Mahkeme, kolektif sendika özgürlüğünün sendikaların varlıklarını sürdürme güvencesi verdiğini ve sendikaların varlıklarını sürdürmelerinin ve potansiyel güçlerini korumalarının üye sayıları ile doğru orantılı olduğunu; sendikaların üyeliğe kabul ve üyelikten çıkartma haklarının bireysel sendika özgürlüğüne müdahale teşkil etmeyecek şekilde kullanılabileceğini; bireysel sendika hakkının toplu biçimde hareket edilerek sendikayı toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sürecinde güçsüz duruma düşürecek şekilde kullanılmaması gerektiğini ve bu kapsamda ilk derece mahkemesi kararının bireysel sendika özgürlüğü ile kolektif sendika özgürlüğünün dengelenerek verilmiş olduğunu belirterek Başvurucular'ın sendika hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.

See More Popular Content From

Mondaq uses cookies on this website. By using our website you agree to our use of cookies as set out in our Privacy Policy.

Learn More