47 Yıl Önce Meydana Gelen Bir Olaydan Dolayı Fail Lehine Haksız Tahrik Uygulanır mı?

MT
Mustafa Tirtir Law Firm

Contributor

Mustafa Tırtır Law Firm has 24 years of experience. It was founded by Atty. Mustafa Tırtır. Our Law Firm is a unique firm that works with criminal cases. We provide professional service to our local and foreign clients in the field of criminal law with a distinguished team.
Haksız tahrik, TCK'nın 29. Maddesinde düzenlenmiştir. Bir tahrik sonucu hiddet veya şiddetli elemin etkisiyle suç işleyen failin kusur yeteneğinin azaldığı kabul edilmekte...
Turkey Litigation, Mediation & Arbitration
To print this article, all you need is to be registered or login on Mondaq.com.
  1. Giriş

Haksız tahrik, TCK'nın 29. Maddesinde düzenlenmiştir. Bir tahrik sonucu hiddet veya şiddetli elemin etkisiyle suç işleyen failin kusur yeteneğinin azaldığı kabul edilmekte, cezası normalde alacağı cezadan bir miktar azaltılmaktadır.

Haksız tahrikin kurumunun gündeme gelebilmesi için öncelikle faile karşı gerçekleştirilen haksız bir fiil olmalıdır. Haksız fiil neticesinde failde hiddet veya şiddetli elem meydana gelmiş olmalı ve fail suçu hiddet veya şiddetli elem etkisindeyken işlemiş olmalıdır. Son olarak fail, suçunu kendisine karşı haksız tahrik teşkil edecek eylemi gerçekleştiren kişiye karşı işlemiş olmalıdır.

  1. Yerel Mahkeme ve İstinaf Kararı :

Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 2018/5291 E. 2021/3984 K. sayılı kararına konu olayda fail, 47 yıl önce babasını öldüren maktulü öldürmüştür. Kararda ilk derece mahkemesi fail hakkında; "babasının öldürüldüğü tarihte 3 yaşında olduğu, babasını öldüren kişiyi 47 yıl sonra öldürmüş olmasının aradan geçen sürenin uzunluğu, ilk olayda 3 yaşında olması değerlendirildiğinde haksız tahrik durumunun ortadan kalktığının kabulü gerekeceği" gerekçesiyle haksız tahrik indirimi uygulamamıştır. Bölge Adliye Mahkemesi, istinaf başvurularını esastan reddetmiştir.

  1. Yargıtay Kararı :

Temyiz başvurusu üzerine Yargıtay, failin ailesi ile maktulün ailesi arasında olay nedeniyle husumet oluştuğunu, bu nefret ortamında büyüyen failin maktule duyduğu kin ve husumet nedeniyle eylemi gerçekleştirdiğini kabul ederek haksız tahrik uygulanmamasını isabetsiz görmüş ve kararı bozmuştur.

Olayda faile karşı haksız bir fiil gerçekleştirildiğinden, bu eylemin failde hiddet duygusu meydana getirdiğinden ve failin suçu haksız tahriki gerçekleştiren kişiye karşı işlediğinden şüphe yoktur. Dolayısıyla karar özelinde tartışılması gereken sorun, failin suçu işlediği tarihte halen 47 yıl önce gerçekleşen olayın meydana getirdiği hiddetin etkisi altında olup olmadığı ve suçu bu nedenle işleyip işlemediğidir.

  1. Değerlendirme

Doktrin ve yargı kararlarında haksız tahrik teşkil eden fiil ile failin eylemi arasında ne kadar bir süre geçtiği takdirde haksız tahrik hükümlerinin uygulanmayacağı konusunda kesin bir ölçüt yoktur. Zira haksız tahrik altındaki kimse tepkisini hemen gösterebileceği gibi uzun bir süre sonra da gösterebilir. Aradan geçen zaman nedeniyle failde meydana gelen hiddet duygusu azalmış olabilir. Hiddet duygusu azalmış olsa da halen devam ediyorsa haksız tahrik hükümlerinin uygulanması mümkündür. Ancak aradan geçen süre uzadıkça fiilin haksız tahrikin etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediği konusundaki incelemede daha da titiz davranmak gerekir. Aksi takdirde geçmişte meydana gelen her olayın bıraktığı olumsuz duygular öne sürülerek haksız tahrikin uygulanması gündeme gelir ki bu da kurumun ihdas amacı ile bağdaşmaz1.

Kurumun uygulanması noktasında başka bir husus da hiddet veya şiddetli elemin devam edip etmediğinin failin subjektif durumuna göre değil, eylemin normal bir kimse üzerinde ne kadar zaman etkide bulunacağı ile tayin edilmesi gerekliliğidir2. Yargıtay, daha önce haksız tahrik teşkil eden fiil ile aradan 12 sene3, 17 sene4, 20 sene5, 25 sene6, 40 sene7, geçmiş olduğu hallerde haksız tahrik nedeniyle indirim yapılabileceğini belirtmiştir.

Dolayısıyla kanaatimizce burada önemli olan, aradan geçen uzun süreye rağmen kini diri tutacak olguların varlığıdır. Kararlarda da bu husus vurgulanmıştır. Bu nedenle aslında karar hakkında sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için dosya münderecatının incelenmesi gereklidir. Ancak Yargıtay'ın "sanığın babasının öldürüldüğü tarihte 3 yaşında olduğu, bu husumet ve etki altında büyüdüğü," şeklindeki ifadesinden hiddet ve şiddetli elem duygusunu tazeleyecek hallerin varlığını kabul ettiği anlaşılmaktadır. Bahse konu kararın isabetli olduğunu kesin olarak ifade etmek son derece güçtür. Zira tamamen subjektif olduğunu düşündüğümüz bu olayda sanığın duruşmalarda verdiği ifade ve dosyadaki delillerin son derece önemli olduğunu ifade etmekte yarar bulunmaktadır.

Footnotes

1. Artuk, Mehmet Emin/Gökcen, Ahmet/Yenidünya, Caner, Ceza Hukuku Genel Hükümler,10. bs, Ankara 2016, s. 525-526.

2. Koca, Mahmut/Üzülmez, İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 14. bs, Ankara 2021, s. 364.

3. Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 2012/5473 E. 2013/7781 K. sayılı kararı.

4. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 1998/1- 250 E. 1998/325 K. sayılı kararı.

5. Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 2006/5354 E. 2006/5382 K. sayılı kararı.

6. Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin 2012/37919 E. 2014/19020 K. sayılı kararı.

7. Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 2016/2359 E. 2018/3320 K. sayılı kararı.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.

See More Popular Content From

Mondaq uses cookies on this website. By using our website you agree to our use of cookies as set out in our Privacy Policy.

Learn More