ARTICLE
23 January 2024

Yönetim Kurulunun Şirkete Verdiği Zararların Tazmininde Ortakların Dava Takip Yetkisi

P
Paksoy

Contributor

Paksoy logo
Paksoy is an independent full-service law firm in Istanbul renowned for its expertise in international legal matters, providing legal services in cross-border transactions and dispute resolution work. With over 60 lawyers, 10 partners we are able to provide a wide range of services to our clients from around the world across the sectors and industries, from healthcare, energy and natural resources to infrastructure, construction, real estate, financial services, technology, media, telecoms. Paksoy provides legal services and specialist input (e.g., antitrust, tax, compliance, employment) to domestic and global clients, financial institutions, private and public companies, foreign investors and private equity funds.
Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeleri, görevlerini yerine getirirken kanuna ve şirket esas sözleşmesine uygun hareket etmekle yükümlüdür.
Turkey Corporate/Commercial Law
To print this article, all you need is to be registered or login on Mondaq.com.

Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeleri, görevlerini yerine getirirken kanuna ve şirket esas sözleşmesine uygun hareket etmekle yükümlüdür. Bunun yanı sıra, şirkete karşı özen ve bağlılık yükümlülüğü altındalardır. Bu yükümlülüklerinin ihlali nedeniyle doğan ve ticari hayatın olağan akışında (işadamı kararı ilkesi kapsamında) değerlendirilemeyecek olan zararlardan ötürü şirkete karşı sorumludurlar.

Bir anonim şirket pay sahibinin, yönetim kurulu üyelerinin hukuka aykırı fiilleri nedeniyle uğradığı doğrudan zararın tazminini talep hakkının varlığı tartışmasızdır. Öte yandan, Türk Ticaret Kanunu, anonim şirket pay sahiplerine, yönetim kurulu üyelerinin eylemleri neticesinde ortaklık nezdinde ortaya çıkan zararların tazminini talep etme hakkı da vermektedir. Bu sayede şirket nezdinde oluşan zararların, zarara sebep olan kişilerin şirkete hakim olmaları nedeniyle tazmin edilememesinin önüne geçilmiş olmaktadır.

Pay sahibinin şirketin uğradığı zararın tazmin edilmesi yönündeki talebinin konusu, uygulamada dolaylı zarar veya yansıma zarar olarak da bilinen ve pay sahibinin şirket malvarlığında meydana gelen azalma nedeniyle uğradığı zarardır. Nitekim şirketin uğradığı her türlü maddi zarar, hissedarlıkları oranında pay sahiplerini de dolaylı olarak zarara uğratmaktadır. Dolayısıyla ilgili pay sahibi, zararın giderilmesini talep etmekte menfaat ve hukuki yarar sahibidir. Ancak, pay sahipleri, açacakları davada zararın ancak şirkete ödenmesine karar verilmesini talep edebilir.

Uygulamada yönetim kurulu üyelerinin şirket menfaatine aykırı hareket ederek şirketi zarara uğratan eylemleri arasında, şirket varlıklarının kayıtlara göre düşük bedellerle elden çıkarılarak harici menfaat elde edilmesi, şirketin nakit varlığı üzerinde şirket amaçlarına aykırı tasarruflarda bulunulması, örtülü kazanç aktarımı, gerçek olmayan kâr payı dağıtımı, şirket malvarlıklarının belirli kişilere bilabedel kullandırılması gibi örneklere rastlanmaktadır.

Yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davalarında dava takip yetkisi pay sahipliği sıfatına bağlandığından, dava tarihinde pay sahipliği sıfatını yitiren kimsenin dava hakkı ortadan kalkmaktadır. Bu açıdan, pay üzerinde rehin veya haciz bulunması pay sahipliği sıfatını etkilememektedir.

Her ne kadar uygulamada şirkete verilen zararın tazmini yalnızca yönetim kurulu üyeliği görevini ifa eden kişilerden talep edilse de, bu pozisyonda bulunmaksızın şirketi fiilen yöneten, başta pay sahipleri olmak üzere diğer tüm üçüncü kişilerin de sorumlu tutulması mümkündür. Güncel yargı kararları uyarınca şeklen herhangi bir şirket organı pozisyonunda bulunmasa da yönetim kuruluna özgü kararların alınmasında veya bizzat şirket yönetiminde şirket iradesinin oluşumu açısından etkili olan üçüncü kişiler, fiili anlamda organ görevi görmekte ve şirketi zarara uğratan iş ve eylemlerden sorumlu tutulabilmektedirler. Bununla birlikte, bu kimselerin genel sorumluluk hukuku esaslarına göre de sorumluluğu doğmaktadır. Örneğin, bir şirketin yönetim ve idaresi fiilen yönetim kurulunda bulunmayan pay sahiplerinden birisi tarafından yürütülüyorsa, yönetim kurulundaki kişiler bu pay sahibinden emir ve talimat alıyor, kararları ve işlemleri bu pay sahibinin iradesi doğrultusunda gerçekleştiriyorsa, yani bu pay sahibi fiilen şirketi yöneten kişiyse, bu durumda bu kişinin de yönetim kurulu üyesi olmamasına rağmen yönetim kurulu üyesi gibi sorumluluğu doğacaktır.

Kimlerin fiili organ teorisi kapsamında sorumlu olup olamayacağı konusunda net bir sınır bulunmamaktadır. Uygulamada yönetim kuruluna ait yetkileri fiilen kullanan veya yönetim kurulunun kararları ve işlemleri üzerinde doğrudan etki sahibi olan kişiler fiili organ kabul edilmektedir. Şirkete belli konularda danışmanlık hizmeti veren, bir başka ifadeyle yalnızca istişari nitelikte görüş bildiren ve karar alınmasına yardımcı olan danışman konumundaki üçüncü kişilerin, şirket yönetimi ile doğrudan ilgilenmedikleri müddetçe, kural olarak fiili organ teorisi doğrultusunda sorumlu tutulamayacağı kabul edilmektedir.

Öte yandan, zarardan sorumluluğun yanı sıra şirket pay sahiplerinin, yönetim kurulu üyelerinin gerçekleştirdiği işlemlerin geçersizliğini ileri sürme, bu işlemlerin butlanını talep etme bakımından hukuki yararları da mevcuttur. Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri güncel kararlarında, yönetim kurulunun sorumluluğuna yönelik Türk Ticaret Kanunu hükümlerine atıfta bulunularak, örneğin muvazaalı işlemden dolaylı zarar gören pay sahibinin, muvazaalı işlemin butlanının tespitini talep edebileceğine hükmedilmiştir. Pay sahiplerinin, bu gibi kanunun emredici hükümlerine aykırı olduğu için kesin hükümsüz olan işlemlerle ilgili tespit talebinde bulunma yönünden de dava takip yetkileri bulunmaktadır

Sonuç olarak, anonim şirket pay sahipleri, yönetim kurulunun ya da yönetim kurulunda bulunmamakla birlikte fiilen şirketi idare eden kişilerin eylem ve işlemlerinden ötürü uğradıkları zararın tazminini, zararın şirkete ödenmesi kaydıyla isteyebilirler. Öte yandan, bu eylem ve işlemlerin verebileceği doğrudan zararları da talep edebilirler. Son olarak, koşulları mevcut olması halinde bu işlemlerin butlanının tespitini talep etme hakları da mevcuttur.

Diğer taraftan, yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere daha geniş anlamda şirketi temsil ve idare eden kişiler şirketi idare ederken gerçekleştirdikleri fiillerin ceza kanunlarında suç olarak tanımlanması halinde bu fiillerden şahsen sorumlu tutulmaktadırlar. Tüzel kişilik bünyesinde işlenen ve suç teşkil eden eylemler neticesinde tüzel kişilik aleyhine güvenlik tedbirine hükmedilirken organlar, suç teşkil eden eylemi tüzel kişilik adına gerçekleştirmiş olsalar bile, cezanın şahsiliği ilkesi gereği şahsen sorumlu olmaktadırlar.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.

See More Popular Content From

Mondaq uses cookies on this website. By using our website you agree to our use of cookies as set out in our Privacy Policy.

Learn More