ARTICLE
26 December 2024

Rekabet Hukuku Kapsaminda Raki̇bi̇ Kötüleme Davranişi

N
Nazali

Contributor

“Nazali is a law firm founded by Ersin Nazali, providing a wide range of legal services (consultancy and litigation in all areas of law) to its national and international clients, through its trustworthy and experienced legal team. There are thirteen partners, forty lawyers, four sworn financial advisors and ten certified public accountants working for Nazali. Our philosophy is quality in delivery, timely response and business minded approach.“
Rakibi kötüleme davranışı bir rekabet hukuku ihlâli olarak kabul edilebilir mi? Son yıllarda Avrupa'daki rekabet otoriteler...
Turkey Antitrust/Competition Law

ÖZET

Rakibi kötüleme davranışı bir rekabet hukuku ihlâli olarak kabul edilebilir mi? Son yıllarda Avrupa'daki rekabet otoriteleri, rekabet hukuku bağlamında hâkim durumdaki teşebbüslerin kötüye kullanma olarak kabul edilebilecek yeni davranış türlerini takip etmekte, bu kapsamda rakip ürün ve hizmetlerini güvensiz veya önemli ölçüde düşük kalitede gösterecek rakibi kötüleme davranışını incelemektedirler. Rakibin faaliyetleri hakkında şüphe yaratmak ya da ürün ve hizmetlerinin kalitesi, güvenliği veya etkinliğini sorgulatmak amacıyla rakibin ürünleri hakkında olumsuz bilgi yayarak rakibi kötüleme, genel olarak ülkelerin haksız rekabeti düzenleyen mevzuatları kapsamında değerlendirilmektedir. Ancak belli şartların varlığı hâlinde rakibi kötüleme davranışı, rekabet hukuku mevzuatı kapsamında da değerlendirilebilmektedir.

GİRİŞ

Rakibi kötüleme temel olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ("6201 sayılı Kanun")'nun haksız rekabeti konu alan hükümleri kapsamında değerlendirilmektedir. Buna karşılık yakın tarihli çeşitli rekabet otoritesi kararlarında bu tür davranışların, rekabet hukukunun kapsamına da girebileceği ve hâkim durumun kötüye kullanılması olarak yorumlanabileceği değerlendirilmiştir. Bu çalışmada rakibi kötüleme davranışına ilişkin rekabet otoriteleri kararlarına değinilerek hangi hâllerde bu davranışın rekabet hukuku ihlâli olabileceği temel seviyede tartışılacaktır.

1. Çeşitli Rekabet Otoritesi Kararlarında Rakibi Kötüleme Davranışının Bir Kötüye Kullanma Davranışı Olarak Değerlendirilmesi

Rakibi kötüleme davranışının rekabet hukuku kapsamında değerlendirildiği kararlarda genel olarak, hâkim durumda olan teşebbüslerin etkin rekabete zarar vermemek üzere özel bir sorumluluğa tabi olduğu ve bu nedenle eylemlerinin yalnızca "meşru rekabet1 (competition on merits)" ilkesiyle sınırlı olması gerektiği yönündeki hâkim durumun kötüye kullanılması teorisi çerçevesinde, rakibi kötüleme davranışıyla yaratılan etkilerin, hâkim durumdaki bir şirketin piyasa yapısını değiştirmeye yönelik olan ve meşru rekabetin sınırları dışında kalan davranışların yarattığı etkilerden çok farklı olmadığı yaklaşımından yola çıkılmaktadır. Meşru rekabet ilkesine göre, hâkim durumdaki teşebbüslerin yalnızca; daha iyi fiyat veya kaliteye sahip olmak, daha nitelikli pazarlama yapmak, satış öncesi ve sonrası daha iyi hizmet sunmak, geniş bir ürün yelpazesine sahip olmak ve daha yenilikçi olmak gibi meşru rekabetçi davranış olarak tanımlanabilecek davranışlar eliyle rekabet etmelerine izin verilmekte ve bu meşru kümenin dışında kalan davranışlar kötüye kullanma olarak yorumlanabilmektedir.2

Hâkim durumdaki bir teşebbüsün, sahip olduğu pazar gücü ve güçlü marka imajından faydalanarak, rakibi kötüleme davranışları üzerinden müşteriler nezdinde şüphe veya korku yaratması ve satın alma alışkanlıklarını etkilemesi; sistematik ve sürekli bir şekilde ortaya çıktığında dışlayıcı etkiler oluşturabilmektedir. Dışlayıcı etkilere sahip rakibi kötüleme davranışları, ürünlere duyulan güvenin ön planda olduğu, buna karşılık fiyat rekabetinin geride kaldığı ve üretici ile tüketici arasında bilgi asimetrisinin yüksek olduğu ilaç, telekomünikasyon, enerji ve teknoloji yoğun bazı pazarlarda daha önemli hâle gelmektedir.

1.1 Fransız Rekabet Otoritesi Kararları

Rakibi kötüleme davranışının rekabet hukuku ihlâli olarak değerlendirilmesinde, Fransız rekabet otoritesinin verdiği kararlar önemli bir yer edinmektedir. Bu nedenle bu başlık altında Fransız rekabet otoritesinin bu konuda verdiği üç karara değinilecektir.

  • Bu konuya ilişkin ilk ve en önemli kararlardan biri olan France Telecom kararında3 France Telecom'un, şirketin intranetindeki iletişimlerde, satış temsilcilerini, iştirakiyle rekabet eden diğer teşebbüsleri kötülemeye davet ederek yerel şebeke pazarındaki hâkim durumunu kötüye kullandığı ve bu durumun hâkim durumu güçlendirdiği iddia edilmiştir. Yapılan incelemelerde şirket intranetindeki böylesine bir kötüleme uygulamasının, etkisi de dikkate alındığında Fransız Ticaret Kanunu'nun hâkim durumun kötüye kullanılmasına ilişkin hükmüne ve AT Antlaşması'nın 82. maddesine (Avrupa Birliğinin İşleyişine Dair Anlaşma'nın ("ABİDA") 102. maddesi) aykırılık teşkil ettiği sonucuna varılmıştır.
  • İkinci olarak, Arrow Génériques kararında4 ilaç sektöründe tüketicilerin özel hassasiyetinin olduğu "buprenorfin" adlı etken maddeye sahip ilaca yönelik hâkim durumdaki Schering-Plough tarafından yapılan karalama uygulamalarının, rakip firmanın itibarında olumsuz ve kalıcı etkiler yaratacağı değerlendirilmiştir. Kararda, rekabet hukukuna aykırı davranışlardan doğan olumsuz etkilerin giderilmesi adına, ilaçla ilgili doğru bilgilerin sektörde ileri gelen iki gazete tarafından yayımlanmasına hükmedilmiştir. Doğacak yayın giderlerinin Schering-Plough tarafından karşılanması kararlaştırılmıştır.
  • Konuya ilişkin bir diğer karar olan Sanofi-Aventis kararında5 ise Sanofi-Aventis' Winthrop adlı ilacını sattığı clopidogrel adlı etken maddenin bulunduğu pazarda, rakibi Teva Santé'nin jenerik ilacı olan Clopidogrel HCS'yi ve üretim koşullarını kötülediği ve bu şekilde hâkim durumunu kötüye kullandığı iddiası bulunmaktadır. Verilen kararda, ilaç laboratuvarı hakkında ve rakip jenerik ilaçların nitelikleri konusunda nesnel şüphe uyandıracak kadar önemli farklılıklar olduğunun vurgulanmasının, alıcıları yanıltma kastıyla gerçekleşeceği ve hâkim durumun kötüye kullanılması anlamına gelebileceği sonucuna varılmıştır. Bu davranışları sonucunda Sanofi-Aventis'e 40,6 milyon euro para cezası verilmiştir.

Neticede Fransız rekabet otoritesinin zikredilen kararlarında görüldüğü üzere, alıcıları etkilemek adına sistematik olarak gerçekleştirilen rakip ürün veya hizmetlerini kötüleme davranışının, ilgili ürün pazarında hâkim durumda olan bir teşebbüs tarafından gerçekleştirilmesi durumunda, rekabet hukuku kapsamında değerlendirilebileceği ve hâkim durumun kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilecek bir zeminin bulunduğu anlaşılmaktadır.

1.2 Avrupa Komisyonu Kararları

  • Rakibi kötüleme davranışının rekabet hukuku kapsamında değerlendirildiği ilk önemli Avrupa Komisyonu kararı yakın tarihli Vifor Kararı'dır6 . Kararda Avrupa Komisyonu, pazarda hâkim durumdaki ilaç üreticisi Vifor'un rakip teşebbüsün ilacı olan Monofer'e dair potansiyel kötüleme kampanya ve davranışları değerlendirmiştir. Bu davranışların ABİDA'nın 102. maddesi kapsamında hâkim durumun kötüye kullanılması olarak değerlendirilebileceği endişesine karşılık Vifor'un sunduğu taahhütler Komisyon tarafından kabul edilmiştir.

Komisyonun verdiği ön kararda, Vifor'un çeşitli ulusal pazarlarda hâkim durumda olduğunu tespit etmiş Avrupa'daki en yakın rakibi Pharmacosmos tarafından pazarlanan bir demir eksikliği ilacı olan Monofer hakkında yanıltıcı bilgiler yaymasını rekabeti kısıtlayıcı bulmuştur. Bu noktada Komisyon, mevzubahis davranışların ABİDA'nın 102. maddesinin ihlâli anlamına gelebileceğini teşebbüslere bildirmiştir. Vifor, Komisyon tarafından iletilen bu rekabet endişelerine karşılık gelecek şekilde şu taahhütleri sunmuştur:

  • Monofer'e ilişkin daha önce yayılan yanıltıcı bilgilerin olumsuz etkilerini gidermek amacıyla Vifor tarafından; posta, internet sitesi ve yüz yüze toplantılarda açıklamalarda bulunulması ve bu açıklamaların önde gelen tıp dergilerinde yayımlanmasını kapsayacak şekilde geniş ve çok kanallı bir iletişim kampanyası başlatılması,
  • Monofer'in güvenliği hakkında, yapılan klinik çalışmalar ve Monofer tarafından paylaşılan veriler dışında yazılı veya sözlü olarak harici tanıtım ve tıbbi iletişimde bulunulmaması,
  • Uyumu sağlamak adına sayılanların yanı sıra dahili mekanizmalarda personelin eğitimi ve uyum sertifikasyon sistemini içerecek şekilde bir dizi önlem ve güvence uygulanması.

Verilen bu taahhütler Komisyonca makul bulunmuş ve karara bağlanarak bağlayıcı hâle getirilmiştir. Taahhütler incelendiğinde daha önce bahsedilen Arrow Génériques kararında olduğu gibi eski hâle getirme şeklinde onarıcı çözümler ile rakip teşebbüsün itibarının sağlanması amaçlanmıştır.

  • Rakibi kötüleme davranışına ilişkin idari para cezasına hükmedilen ilk ve en güncel karar Komisyon'un Teva kararıdır.7 Komisyon kararında Teva'nın 2015 yılına kadar temel patentine sahip olduğu glatiramer asetat aktif farmasötik bileşenini içeren Copaxone ilacının patent korumasını yapay olarak uzattığını ve multipl skleroz tedavisinde kullanılan rakip bir glatiramer asetat ilacına karşı, ilacın güvenliği, etkinliği ve Copaxone ile terapötik eşdeğerliği hakkında yanıltıcı bilgiler yayarak sistematik bir kötüleme kampanyası yürüttüğü iddialarına ilişkin Teva'nın ihlâllerinin birbirini tamamladığı ve hâkim durumun kötüye kullanılmasını yasaklayan ABİDA'nın 102. maddesini ihlâl ettiği sonucuna varmıştır.

Kararda rakibi kötüleme davranışına ilişkin Teva'nın rakip ürün hakkında sağlık otoritelerinin rakip ilacı onaylamasına ve güvenliği, etkinliği ve Copaxone ile terapötik eşdeğerliliğinin teyit edilmesine rağmen rakibin çeşitli Üye Devletlere girişini yavaşlatmak ve engellemek amacıyla doktorlar ve ilaç fiyatlandırması ve geri ödemesi ile ilgili kuruluşlar gibi kilit paydaşları hedef alarak rakip ürün hakkında şüphe yaratmaya çalıştığı tespit edilmiştir.

Komisyon tarafından rakibi kötüleme davranışı ile ilgili peş peşe alınan bu kararlar, Otorite'nin konuya ilişkin gelişen yaklaşımını ortaya koymaktadır. İlerleyen süreçlerde hâkim durumdaki teşebbüslerin rakip ürün ve hizmetlerini kötüleme davranışlarının rekabet hukuku kapsamında incelemeye konu olması ve Teva kararını takiben teşebbüslerin idari para cezası alması sürpriz olmayacaktır.

1.3 Rekabet Kurulu Uygulamasında Rakibi Kötüleme Davranışı

Türk hukuku uygulamasında rakibi kötüleme davranışı temel olarak 6102 sayılı Kanun'un 54. maddesi ve devamı hükümleri ile Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Ticari Yönetmeliği çerçevesinde incelenmektedir. 6102 sayılı Kanun'un 55. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin ilk alt bendinde "Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek"; aynı bendin ikinci fıkrasında ise "Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek" şeklindeki davranışların haksız rekabet teşkil edeceği belirtilmiştir. Her ne kadar genel uygulama bu davranışın haksız rekabet hükümleri kapsamında değerlendirilmesi ise de yukarıda sözü edilen Fransa ve Komisyon uygulamasına benzer şekilde, Kurul'un çeşitli kararlarında bu davranışın dışlayıcı etkiler doğurarak 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ("4054 sayılı Kanun")'un 6. maddesi kapsamında incelenebileceğine işaret eden değerlendirmeleri bulunmaktadır. Bu kapsamda rakibi kötüleme davranışına ilişkin değerlendirmelerin bulunduğu Rekabet Kurulu kararlarına değinmekte fayda görülmektedir.

  • Rekabet Kurulu'nun bu konuya ilişkin değerlendirme içeren ilk kararı Frito Lay kararıdır8. Frito Lay'in rakibin dağıtıcılarına yönelik olarak sistematik caydırıcı, yıldırıcı eylemlerde bulunmak suretiyle hâkim durumunu kötüye kullandığı iddiasının incelendiği kararda Frito Lay elemanlarının satış noktalarını düzenli olarak ziyaret ederek, nokta sahipleriyle iyi ilişkiler kurarak ve kendi ürünlerini övmek suretiyle noktaları münhasırlık için iknaya çalıştıkları iddiası da değerlendirilmiş ve dosyada satış noktasının rakip ürünlerin kötülenmesi suretiyle ikna edilmeye çalışıldığına yönelik sistematik bir firma politikası tespit edilememiştir. Ancak kararda teşebbüsün noktaları ikna ederken uyguladığı yöntemin önemli olduğu vurgulanarak "Bir firmanın kendi ürünlerini satıcıya övmesi ve onu söz konusu ürünleri almaya yönlendirmesi olağan bir satış politikasıdır. Diğer yandan satış artırmaya yönelik olarak rakibin kötülenmesi her ne kadar haksız rekabet kapsamında olsa da anılan politikayı izleyen teşebbüsün hâkim durumda olması koşulunda bunun rakibin faaliyetinin zorlaştırılmasına yönelik bir eylem olarak algılanması mümkündür." değerlendirmesinde bulunulmuştur. Böylece bu davranış türünün temel olarak haksız rekabet kapsamında olduğu değerlendirilmiş, ancak bu eylemin hâkim durumdaki bir teşebbüs tarafından gerçekleştirilmesi durumunda rekabet hukuku kapsamında yapılacak bir incelemeye açık kapı bırakılmıştır.
  • Kurulun MÜYAP kararında9 MÜYAP, MESAM, MSG ve MÜYORBİR tarafından müzik eserlerini kullanan kişi ve kuruluşlara yöneltilen, MÜYA-BİR'e üye yapımcıların yaptıkları albümlerin repertuarının pek fazla kullanılmadığı, popüler sanatçıları içermediği yönündeki iddialar ile gerçeği yansıtmayacak şekilde MÜYA-BİR'in 2008 yılında Ortak Hareket Protokolü'ne dâhil olacağı iddiasına ilişkin rakibi kötüleme davranışı değerlendirilmiştir. Kurul yaptığı değerlendirmede bu tür kötülemeler ve yanıltıcı bilgilerle rakiplerin ticari itibarı ve ilişkilerine zarar verenler aleyhine TTK'nın 56. maddesi ve devamı hükümlerine dayanılarak hukuk mahkemelerinde bu davranışların durdurulması ve oluşan zararın tazmini talebiyle dava açılması olanağının bulunduğu ancak rakip teşebbüsleri, bunların ticari faaliyetlerini, mal ve hizmetlerini yanlış veya lüzumsuz yere kötülemek eylemlerinin ilgili pazarda pazar koşullarını tek taraflı olarak belirleyebilme gücüne sahip teşebbüs/teşebbüsler veya teşebbüs birlikleri tarafından gerçekleştirilmesinin tek başına konunun ayrıca 4054 sayılı Kanun'un 6. maddesi çerçevesinde ele alınabilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varmıştır.
  • Kurulun bu konudaki dikkat çekici bir diğer kararı Enerjisa kararıdır.10 Karara konu olayda rakip teşebbüsün piyasaya verdiği elektriğin az olduğu ve abonenin taleplerini karşılayamayacağı iddiaları ile müşterilerle yapılan görüşmelerde rakibin küçük bir aracı firma olduğuna dair beyanlar hâkim durumun kötüye kullanılması olarak ele alınmıştır. Kurulun gerekçelendirmesinde bu davranışlar, pazardaki rakipleri rekabet dışı yollarla dışlama, pazarı kapama ve tüketicilerin seçim hakkını ellerinden alma şeklinde değerlendirilmiş ve hukuka aykırı bulunmuştur. Kurulun ortaya koyduğu gerekçeler arasında rakibin kötülenmesi gerekçesi bulunmasa da bu şekilde değerlendirilebilecek eylemlere hâkim durumun kötüye kullanılması sonucunun bağlanması dikkate değerdir.
  • Otomotiv cam yenileme sektörüne ilişkin başvuru üzerine incelediği bir kararda Kurul11, başvuruda Türk Ticaret Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamına girebilecek nitelikte tüketiciyi yanıltacak davranışlar, ürünleri kötüleme, iftira, tehdit gibi unsurların yer aldığını ancak bu iddiaların 4054 sayılı Kanun kapsamına girmediğini değerlendirerek kararda bu iddialara yer vermemiştir.
  • Rekabet Kurulu'nun konu hakkındaki en güncel kararı ise EAE Elektrik Asansör Endüstrisi İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ'nin (EAE) kararıdır.12 EAE'nin rakibin ürünlerini müşterilere kötülediği iddiasına ilişkin soruşturma açılmaması yönünde tesis edilen Kurul kararının, Ankara 7. İdare Mahkemesi tarafından kısmen iptal edilmesi üzerine alınan kararda; EAE'nin yatırımcılara yahut yüklenicilere rakibin ürünlerinin yandığı ve patladığı şeklinde rakibi kötüleyici ifadeler kullanarak kendisine avantaj sağlamaya çalıştığı iddiaları değerlendirilmiştir. Kararda, Hâkim Durumdaki Teşebbüslerin Dışlayıcı Kötüye Kullanma Niteliğindeki Davranışlarının Değerlendirilmesine İlişkin Kılavuz'un (Hâkim Durum Kılavuzu)13 22. paragrafına gönderme yapılarak davranışların kötüye kullanma teşkil edip etmediğinin değerlendirilebilmesi için piyasadaki rekabetin bozulup bozulmadığının ve söz konusu davranışların tüketici zararına yol açıp açmadığının ortaya konulması gerektiği belirtilmiştir. İncelenen davranışın ise tek bir ihale özelinde, tek bir müşteriye yönelik olarak ortaya çıktığı dikkate alındığında ilgili eylemin pazarın rekabet yapısı üzerinde etki doğurmasının beklenmediği ve ilgili davranışın rakiplerin pazara erişimini kısıtlamaya, rakip ürünlerin bulunurluğunu/erişilebilirliğini veya rakiplerin fiyat dışındaki rekabet parametreleri bakımından tercih edilebilirliğini azaltmaya ve bu suretle pazardaki rekabeti sınırlandırmaya elverişli olmadığı kanaatine varılmıştır. Öte yandan, kararda incelenen davranışların TTK'nın 54. maddesi ve devamı hükümleri çerçevesinde incelenebileceği belirtilmiştir.

Kararda bu yaklaşımın temelinde, ekonomik ilişkiye dahil olan piyasa katılımcılarının dürüstlük kuralına aykırı davranışının veya diğer teşebbüslerin bireysel iktisadi menfaatinin haksız rekabet çeperinde olduğu anlayışının bulunduğu ve bahsedilen menfaatin, Yargıtay'ın yerleşik içtihadında da haksız rekabet kapsamında değerlendirilerek kötüleme beyanlarına dayanan davranışlardan doğan uyuşmazlıkların adli yargı mercileri nezdinde çözümlendiğinden bahisle Kurul'un görev alanına giren bir hususun söz konusu olmadığı değerlendirilmiştir.

Verilen kararlar ışığında, Rekabet Kurulu uygulamasına bakıldığında, inceleme konusu olan rakibi kötüleme davranışları açısından Kurul'un konuyu mümkün olduğu ölçüde haksız rekabet mevzuatı kapsamında bırakma temayülünde olduğu görülmektedir. Ancak kanaatimizce bu durum rakibi kötüleme davranışının rekabet hukuku konusu olamayacağı anlamına gelmemektedir. Zira Kurul vermiş olduğu kararlarda, davranışın pazardaki rekabete olumsuz etkisinin bulunup bulunmadığı ve söz konusu davranışların tüketici zararına yol açıp açmadığının ortaya konulması gerektiğine vurgu yapmış ve somut olaya göre değerlendirme yaparak davranışların pazardaki rekabeti sınırlandırmaya elverişli olmadığı kanaatine varmıştır. Bu kapsamda pazarın niteliği, kötüleme davranışının sistematikliği ve davranışın pazarda rekabeti sınırlayıcı etkiler doğurmaya elverişli olması durumunda, "meşru rekabet" prensibinden hareketle farklı bir yaklaşım benimsenebilecektir. Bu noktada Fransız rekabet otoritesi kararlarındaki ve özellikle Avrupa Komisyonu'nun Vifor ve Teva kararı ile rakibi kötülemeye ilişkin benimsediği yeni yaklaşım Kurul uygulamasına da ışık tutabilecektir.

2. Rakibi Kötüleme Davranışının Yatay Anlaşmalar Kapsamında Değerlendirilmesi

Son olarak bu başlık altında rakibi kötüleme davranışının yatay ilişkilerin düzenlendiği rekabet mevzuatı kapsamında değerlendirildiği Roche-Novartis kararına değinilmesinde yarar bulunmaktadır.

Roche AG ve Novartis AG firmalarının göz hastalıklarında kullanılan Avastin ve Lucentis isimli ilaçlardan daha pahalı olan Lucentis'in kullanımını yaygınlaştırmak ve Avastin'in endikasyon dışı kullanımını caydırma ve sınırlandırma amacıyla kartel faaliyetinde bulunarak haksız kazanç elde ettiği iddiası, İtalyan rekabet otoritesi, Fransız rekabet otoritesi, Belçika rekabet otoritesi ve Rekabet Kurulu gibi birçok rekabet otoritesi kararına konu olmuştur.

Bu konuya ilişkin Rekabet Kurulu kararında, diğer rekabet otoritesi kararlarına paralel şekilde, Novartis ve Roche'un uyumlu davranarak; göz içine uygulanan tedavilerde talebi Lucentis'e kaydıracak şekilde, rakip ilacın endoftalmi riskini ve yan etkilerini öne çıkararak yanıltıcı bilgilerle yönlendirmek suretiyle caydırmaları, anılan teşebbüslerin aynı etken maddeye sahip ilaçların farklı olduklarına ilişkin gerçeği yansıtmayan bir farklılık algısı oluşturmaya çalışmaları ve bu kapsamda doktorlara olumsuz tanıtım yapmalarının 4054 sayılı Kanun'un 4. maddesini ihlâl ettiği sonucuna varılmıştır.14 Her ne kadar ilgili teşebbüslerin uyumlu eylemde bulundukları hususunun yeterli açıklıkta ortaya konulamadığı, uyumlu eylem suretiyle kartel nitelemesinin yapılabilmesi için gerekli ispat standardının sağlanmadığı gerekçesi ile Ankara İdare Mahkemesi15 tarafından iptal edilse de bu karar, rakibi kötüleme davranışının 4054 sayılı Kanun'un 4. maddesi kapsamında değerlendirilebileceğini göstermesi bakımından önemlidir.

SONUÇ

Rakibi kötüleme davranışı, genel olarak haksız rekabet mevzuatı kapsamında değerlendirilse de son zamanlarda rekabet otoritelerinin mercek altına aldığı bir konu olarak gelişmektedir. Bu davranışa ilişkin sınırlı sayıdaki rekabet otoritesi kararları değerlendirildiğinde, rakibi kötüleme davranışının rekabet hukuku kapsamında değerlendirilebilmesi için (i) hâkim durumdaki teşebbüsün rekabet avantajından faydalanarak müşterinin satın alma alışkanlıklarını değiştirmek amacıyla rakibin ürün ve hizmetlerini kötülemesi, (ii) hâkim durumdaki teşebbüsün bu kötüleme davranışını sistematik, kapsamlı ve yaygın şekilde gerçekleştirmesi, (iii) eylemi gerçekleştiren teşebbüsün pazardaki konumu ile davranışları arasında kuvvetli bir nedensellik bağının bulunması ve (iv) ilgili davranışın pazardaki rekabet koşullarını bozan veya bozabilecek, tüketici refahına olumsuz şekilde etki edebilecek nitelikte olması aranmaktadır. Türk rekabet hukuku uygulaması bakımından da Rekabet Kurulu uygulamasında rakibi kötüleme davranışının hem rekabet hukuku hem de haksız rekabet kapsamında değerlendirilebileceği görülmektedir. Önümüzdeki dönemde özellikle arz ve talep tarafı arasında bilgi asimetrisinin yüksek olduğu ve satışların tüketici güvenine dayalı olarak geliştiği başta ilaç, enerji, telekom ve teknoloji yoğun çeşitli pazarlarda, rakibi kötüleme davranışlarının, güçlü birer zarar teorisiyle rekabet hukuku değerlendirmelerine konu olması beklenmektedir.

Footnotes

1 Rekabet Terimleri Sözlüğü, Meşru Rekabet: Hâkim durumdaki teşebbüsün bir pazardaki tek taraflı davranışının rekabet karşıtı veya rekabeti teşvik edici olup olmadığının kesin bir şekilde ayırt edilebilmesini sağlayacak bir referans noktasıdır. Hâkim durumun kötüye kullanılmasına ilişkin analizde; teşebbüsün belirli davranışlarını ayrı bir etki değerlendirmesi yapmaksızın ihlâl olarak gören şekilci yaklaşım yerine, kötüye kullanmanın tespitinde davranışın rekabet süreci ve tüketiciler üzerindeki etkilerinin esas alındığı bir yaklaşım benimsenmektedir. Etki yaklaşımında; etkin rakip, kârdan feda, ekonomik gerekçesizlik, tüketici refahı gibi testler kullanılmaktadır. Bu testlerin sonucunda hâkim durumdaki teşebbüsün davranışı dışlayıcı olarak nitelendirilmekte veya davranış meşru rekabet olarak değerlendirilmektedir., https://www.rekabet.gov.tr/tr/Sayfa/Yayinlar/rekabet-terimleri-sozlugu/terimler-listesi?icerik=5c3220cc-21c6-4cc5-90d5-4135fb05a6d7

2 Morten Nissen and Frederik Haugsted, BadmouthingYour Competitor's Products: When Does Denigration Become an Antitrust Issue?

3 Décision no. 07-D-33 du 15 octobre 2007 relative à des pratiques mises en Suvre par la société France Télécom dans le secteur de l'accès à l'Internet à haut debit (France Telecom)

4 Décision no. 07-MC-06 du 11 décembre 2007 relative à une demande de mesures conservatoires présentée par la société Arrow Génériques (Arrow Génériques).

5 Décision no. 13-D-11 du 14 mai 2013 relative à des pratiques mises en Suvre dans le secteur pharmaceutique (Sanofi-Aventis)

6 Avrupa Komisyonu Vifor kararı, Erişim Tarihi: 01.11.2024, https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/ip_24_3907

7 Avrupa Komisyonu Teva kararı, Erişim Tarihi: 31.10.2024, https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/ip_24_5581

8 Rekabet Kurulu'nun 06.04.2006 tarih ve 06-24/304-71 sayılı kararı

9 Rekabet Kurulu'nun 27.12.2007 tarih ve 07-92/1175-459 sayılı kararı

10 Rekabet Kurulu'nun 08.08.2018 tarih ve 18-27/461-224 sayılı kararı

11 Rekabet Kurulu'nun 15.10.2020 tarih ve 20-46/618-270 sayılı kararı

12 Rekabet Kurulu'nun 12.01.2023 tarih ve 23-03/39-16 sayılı kararı

13 Hâkim Durumdaki Teşebbüslerin Dışlayıcı Kötüye Kullanma Niteliğindeki Davranışlarının Değerlendirilmesine İlişkin Kılavuz, Erişim Tarihi:31.10.2024 https://www.rekabet.gov.tr/Dosya/kilavuzlar/hâkim-durumdaki-tesebbuslerin-dislayici-davranislarina-iliskin-kilavuz1.pdf

14 Rekabet Kurulu'nun 21.01.2021 tarih ve 21-04/52-21 sayılı kararı

15 Ankara 13. İdare Mahkemesi, 30.12.2022 tarihli, E:2022/2274, K:2022/2912 sayılı kararı

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.

Mondaq uses cookies on this website. By using our website you agree to our use of cookies as set out in our Privacy Policy.

Learn More