Bireylerin özel hayatının korunması kapsamında konut>1 dokunulmazlığı hakkı, Uluslararası sözleşmelerde2 ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sında3 açıkça belirtilerek, normlar hiyerarşinin en üst düzeyinde koruma altına alınmıştır. Anayasa ile korunan konut dokunulmazlığı hakkının ihlali, bireyin huzur ve sükununu bozabilir. Bu nedenle 5237 S. TCK4'de de bireylerin konut dokunulmazlığı hakkının ihlalini suç olarak tanımlamış ve müeyyidelendirmiştir. Bu perspektifte, bir konuta girilmesi ve konutta arama yapılması için hâkim kararının bulunması kanunlar gereği zorunludur. Anayasal haklar, başta ceza hukuku olmak üzere icra hukukunda da gözetilmektedir. Bu doğrultuda icra hukukunda haciz amacıyla borçlunun konutuna girilmesinde, borçlunun özel hayatının korunması için azami dikkat ve özen gösterilmesi gerekmektedir.
Yürürlükte bulunan İİK, icra müdürüne/memuruna gerektiği durumlarda zor kullanma yetkisi vermiştir. İcra müdürünün/memurunun zor kullanma yetkisinin konuta zorla girmeyi kapsadığı kabul edilmekle birlikte, bu durumun Anayasaya aykırı bir düzenleme olduğu çok defa doktrince dile getirilmiştir. Yine Alman hukukunda da icra memurunun zor kullanma yetkisi konut dokunulmazlığı bakımından tartışılmıştır. Alman Anayasa Mahkemesi'nin 1979 yılında verdiği bir karar icra memurunun Alman Medeni Usul Kanunu (ZPO §758a)'e sahip olduğu yetkileri konut dokunulmazlığı açısından değerlendirerek konuta müdahalenin ancak hakim kararlı olması gerektiğini belirtmiştir. Bu karar sonrası Alman Usul Kanunu'nda (ZPO §758a) 1 Ocak 1999 tarihi itibari ile yürürlüğe giren hükmünde konutta müdahale edebilmesi bakımından hakim kararı alınması ve şartları düzenleyerek bu konudaki tartışmalar son verilmiştir. Ancak ilgili kanun maddesinde her ne kadar konut haczi hakim kararına bağlanmış ise de kanun maddesinin devamında konutta haciz kararının alınması haczin başarısını tehlikeye atacaksa bu hüküm uygulanmaz şeklindeki düzenleme ise yoruma açıktır. Kanaatimizce de bu düzenleme yerindedir. Türk Kanun koyucu yeni düzenleme ile ihtiyati haciz kararı dışında konutta hacze ilişkin hakim kararının aranması şartını her somut olayda aramaktadır.
7445 sayılı Kanun m.1 ile İİK'ye 79/a maddesi eklenmiştir. Bu düzenleme, esas itibariyle haciz aşamasında icra müdürünün konutta haciz işlemi yapabilmesini belli bir usule bağlanmaktadır. Söz konusu değişiklik ile konuta müdahalenin ancak hâkim kararı ile olunacağı kanunlaştırılmıştır. İİK'de yapılan bu değişiklik ile konutta haciz işleminin hâkim kararına tabi olup/olmamasındaki hukuki sakınca ve tartışmalara son verilmiştir. Bu çalışmada da genel hatlarıyla, 5 Nisan 2023 tarihli ve 32154 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan "İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" kapsamında yapılan değişikliklerle konutta haciz işlemine dair yeni düzenlemelere ve bu düzenlemelerin uygulamadaki karşılığına değinilecektir. Kanun koyucunun, sadece ihtiyati haczi kapsam dışında bıraktığı dikkate alındığında, İİK m.79/a'nın ihtiyati haciz dışında kesin haciz, geçici haciz, ihtiyati haciz, ilave haciz ve tamamlama haczi türleri bakımından uygulama alanı bulacağı söylenebilir.5
Söz konusu düzenlemenin temel amacı, kişilerin temel insani ihtiyaçlarından olan barınma hakkını, özel hayatını ve mahrem alanını korumayı hedeflemektedir. Bu bakımdan aslında kanun koyucu İİK m.79/a'daki düzenlemeyi getirirken herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın kişilerin konutlarında başkalarının müdahalelerinden uzak bir şekilde, huzur ve güven içinde yaşama haklarını korumayı amaçlamıştır. Bu çerçevede, konutta yapılacak hacizler bağlamında, özel hayata ve özellikle konut mahremiyetine müdahaleyi gerektiren işlemin, hâkim teminatı6 altında yapılması sağlanmıştır.7
Her ne kadar kanun değişikliğinin asli amacı en temel ve ulvi haklardan olan barınma hakkını ve özel hayatın mahremiyetini korumak ise de hem öğretide hem de uygulamada söz konusu kanun değişikliği için birtakım eleştiriler dile getirilmiştir. Bu eleştirilerin en başında, konut haczinin hâkim iznine bağlanmasının konutta haczi imkânsız hale getireceği, düzenlemenin icra dairelerinin ve icra mahkemelerin iş yükünü arttıracağı, borçluya alacaklıdan mal kaçırmak için zaman kazandıracağı, alacaklı taraf ve taraf vekili bakımından da alacağına zamanında kavuşamama tehlikesini barındırdığı, düzenlemenin alacaklı ve borçlu açısından hak ve menfaat dengesinin alacaklı aleyhine bozacağı nedenleri ile söz konusu değişiklik eleştirilmiştir.
İİK m.79/a'da, "icra müdürü, haciz yapılması talep edilen yerin konut olduğunu tespit ederse, bu yerde haciz yapılmasına karar verir ve bu kararı derhal icra mahkemesinin onayına sunar" düzenlemesi ile kanun icra müdürüne, haciz talep edilen adresin konut olup/olmadığının tespitine ilişkin resen araştırma görevi yüklemiştir.
Uygulamada haciz talep eden alacaklı, haciz adresinin konut olması durumunda haciz talebindeki adrese "konut adresidir" ibaresi ekleyerek haciz talep etmektedir. İcra müdürü, haciz yapılması talep edilen yerin konut olduğunu tespit ederse, bu yerde haciz yapılmasına karar verir ve bu kararı derhal icra mahkemesinin onayına sunar. Yetkili icra mahkemesi, konutun bulunduğu adresteki icra mahkemesi değil, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin tâbi olduğu icra mahkemesidir.8 Mahkeme dosyanın kendisine tevdi edildiği tarihten itibaren en geç üç gün içinde haciz kararının onaylanmasına ilişkin kararını vermelidir. İİK'deki İcra organları için öngörülen süreler, düzenleyici nitelikte olup süresi içinde işlem yapılmasa dahi yapılan işlem geçerlidir.9 Bu bağlamda icra mahkemesinin karar vermesi için Kanun'da belirtilen üç günlük süre hak düşürücü nitelikte değildir. Bu süre düzenleyici nitelikte olduğu için icra mahkemesi üç günden sonra karar verse de verilen karar geçerlidir.10
Bu bağlamda İcra mahkemesi haciz yapılması talep edilen yerin konut olup olmadığını tespit edebilmek için keşif yapabilir mi? Kanaatimizce icra mahkemesinin üç gün içinde karar verecek olması ve incelemenin dosya üzerinden yapılması keşif yapılmasının mümkün olmadığının bir göstergesidir. Ayrıca her bir icra dosyası kapsamında tespitin keşif yapılarak gerçekleştirileceğinin kabulü, gereğinden fazla masraf yapılmasına neden olacağı için takip ekonomisine uygun düşmez.11
İcra ve İflâs Kanunu'nun 79/a maddesinin ikinci fıkrası uyarınca söz konusu kararlar kesin olup, kanun yoluna kapatılmıştır. Bu nedenle, icra mahkemesinin, haciz kararını onaylaması veya konutta haciz yapılmasına ilişkin kararı kaldırması hâlinde verilen kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurmak mümkün değildir. İcra mahkemesi kararına karşı kanun yolunun açık olmaması, mahkemece yapılacak inceleme sırasında borçluya hukukî dinlenilme hakkı tanınmaması birtakım takım uyuşmazlıkları beraberinde getirecek nitelikte olup eleştiriye açık ise de borçluya alacaklıdan mal kaçırmak için zaman kazandıracağı, alacaklı taraf ve taraf vekili bakımından da alacağına zamanında kavuşamama tehlikesini barındırdığı hususları gözetildiğinde ilgili karara karşı kanun yoluna başvurulamaması kanaatimizce yerindedir. Aksi düşünce takip hukukunun ruhuna aykırı olacaktır.
Mahkemenin onaylama kararı üzerine hacze gidilen yerin konut olmadığının anlaşılması halinde hacze aynen devam olunur. Konut olmadığı kabul edilen bir yerle ilgili verilen haciz kararı üzerine yapılan haciz işlemi sırasında, bu yerin konut olduğu anlaşılır ve mahkemece o yerde hacze ilişkin onaylama kararı bulunmuyor ise borçlu da haczin yapılmasına rıza göstermez ise haciz işlemine son verilir. Bu durumda konutta haciz yapılması için icra müdürünce yeniden haciz kararı alınması ve bu kararın İcra Mahkemesinin onayına sunulması gerekir. Yani bu durumda hacze devam olunması, borçlunun rıza göstermesi şartına bağlanmıştır. Genel hatlarıyla konutta hacze ilişkin süreç bu şekildedir. Ancak kanunun uygulamadaki karşılığında birtakım sakıncaların da mevcut olması ikincil mevzuatsal düzenlemeye ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır.
Öncelikle ilgili kanun maddesinin uygulanışında icra müdürünün haciz yapılacak yerin konut olduğunu nasıl ve ne şekilde tespit edeceğine ilişkin belirsizlik mevcuttur. Yine İcra Mahkemesinin onay incelemesini dosya üzerinden yapacak olması, borçlunun dinlenmemesine karşın mahkeme kararına karşı itiraz merciinin olmaması ve kararın kesin olması birtakım sakıncaları yine beraberinde getirmektedir. Kanun değişikliğinde mahkemece yapılacak incelemenin nasıl yapacağı, hangi ispat türüne ve delillere dayanılacağı belirtilmemiş olması; istinabe halinde onay incelemesini hangi yer icra mahkemesinin yapacağının belirtilmemiş olması düzenlenmeye uygulayıcılar tarafından yöneltilmiş en haklı eleştirilerdir.
Sonuç olarak bireylerin özel hayatının korunması kapsamında konut dokunulmazlığı hakkına ilişkin yapılacak her türlü kanuni düzenlemenin açık detaylı ve yoruma kapalı olması gerektiği kanaatindeyiz. Son yapılan kanuni düzenlemeyle her ne kadar kanun koyucu bu ulvi hakkın korunmasına ilişkin düzenleme yapmış ise de uygulamada karşılaşılan sorunlar göz önüne alındığında kanun maddesinin değişikliğinin yeterli olmadığı aksine başkaca sakıncalar doğurduğu kanaatindeyiz.
Footnotes
1 Sözlük anlamıyla konut, "insanların içinde yaşadıkları ev, apartman vb. yer; mesken, ikametgâh" olarak tanımlanmaktadır. 5 Nisan 2023 tarihli ve 32154 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan "İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" Kanun değişikliğinin madde gerekçesinde konutun tanımı, kişilerin temel insani ihtiyaçlarından olan barınma hakkının vücut bulduğu ve özel hayatını idame ettirdiği en önemli ve mahrem mekân olarak geçmektedir.
2 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 12nci maddesinde şöyle denmektedir: "Hiç kimse özel hayatı, ailesi, meskeni veya yazışması hususlarında keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı tecavüzlere maruz bırakılamaz. Herkesin bu karışma ve tecavüzlere karşı kanun ile korunmaya hakkı vardır." Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Özel Hayatın ve Aile Hayatının Korunması" başlıklı 8. Maddesi:" Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir." Birleşmiş Milletler Siyasal ve Medeni Haklar Sözleşmesi'nin 17nci maddesi konut dokunulmazlığı ile ilgili olup madde metni şöyledir: "Hiç kimsenin özel ve aile yaşamına, konutuna veya haberleşmesine keyfi veya hukuka aykırı olarak müdahale edilemez; onuru veya itibarı hukuka aykırı saldırılara maruz bırakılamaz Herkes bu tür saldırılara veya müdahalelere karşı hukuk tarafından koruma hakkına sahiptir."
3 MADDE 21- Kimsenin konutuna dokunulamaz. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
4 TCK m. 116 / f. 1: Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
5 İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Seyhan Selçuk – İnÜHFD 14(2): 412-425 (2023) İCRA VE İFLÂS KANUNU'NUN 79/a MADDESİ UYARINCA KONUTTA HACİZ
6 "Özel hayata müdahale bakımından, salt bir alacağı elde etmek için alacaklının talebini esas almak ve icra memurunu bu talebi yerine getiren kişi konumuna sokmak, alacaklının talebini ve icra memurunun kararını, ancak hâkim teminatıyla uygulanabilecek bir anayasa kuralının önüne geçirmek anlamına gelecektir. Bu durum, anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğüne uygun düşmediği gibi, temel hakları korumada gözetilen kriterlere de aykırılık oluşturur. Hâkim güvencesi ve bağımsızlığı bulunmayan icra memurunun takdiri, hâkim kararı yerine hiçbir zaman geçemez" Naklen ÖZEKES, Muhammet: İcra Hukukunda Temel Haklar ve İlkeler, Adalet, Ankara 2009, s.164.
7 Benzer bir yaklaşım için bkz., PEKCANITEZ, Hakan/ATALAY, Oğuz/SUNGURTEKİN ÖZKAN, Meral/ÖZEKES, Muhammet: İcra ve İflâs Hukuku, B.9, Onikilevha, İstanbul 2022, s.22; ÖZEKES, s.163.
8 Arslan/Yılmaz/Taşpınar Ayvaz ve diğerleri, s.160. İstinabe hâlinde, istinabe olunan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesinin yetkili olduğuna ilişkin bkz. Selçuk, s.421.
9 Kuru, s.143; Arslan/Yılmaz/Taşpınar Ayvaz ve diğerleri, s.126; Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin Özkan ve diğerleri, s.79; Görgün/Börü/Kodakoğlu, s.45.
10 BORÇLUNUN KONUTUNDA HACİZ YAPILMASI (İİK m. 79/a) YBHD Yıl 9 - Sayı 2024/1, s.327-367
11 Takip ekonomisi ilkesi uyarınca takibin makûl giderle tamamlanması gerekir (Köksoy, 2016,s.64 vd.).
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.