Anayasa Mahkemesi'nin 6 Mart 2025 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 11 Şubat 2025 tarihli ve E.2025/39 K.2025/35 sayılı kararıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu ("İYUK")'nun 28 Temmuz 2024 tarihli ve 7524 sayılı Kanun'un 54. maddesiyle değiştirilen Ek 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "...ilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği tarihteki parasal sınır esas alınır." ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline, iptal hükmünün kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra, 6 Aralık 2025'te yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.
İYUK'ta yer alan istinaf ve temyiz kanun yoluna başvuru sırasında hangi tarihteki parasal sınırların dikkate alınması gerektiğine yönelik açık ve net bir düzenlenmenin bulunmaması dolayısıyla uğranılan hak kaybı, 2023 yılında Anayasa Mahkemesi kararlarına konu olmuş ve bu bağlamda İYUK'un 46. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ile 45. maddesinin 1. fıkrasının ikinci cümlesi ve Ek 1. maddesi iptal edilmişti.1
Söz konusu kararlarda Anayasa Mahkemesi, özetle;
- İstinaf ve temyize tabi kararların belirlenmesine ilişkin parasal sınırın her yıl güncellenmesi nedeniyle hangi tarihteki parasal sınıra göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabileceğinin kanunda belirli bir açıklıkta ve öngörülebilir bir şekilde düzenlenmesi gerektiği,
- Ne var ki, istinaf ve temyiz kanun yoluna başvuru açısından hangi tarihteki parasal sınırın uygulanacağı hususunun açık, net ve tereddüde yer vermeyecek şekilde düzenlenmemiş olması nedeniyle iptal talebine konu edilen hükümlerin kanunilik şartını taşımadığı sonucuna ulaşıldığı
gerekçelerine dayanarak ilgili düzenlemeleri iptal etmişti.
Bu kararları takiben, 28 Temmuz 2024 tarihli ve 7524 sayılı Kanun'un 54. maddesiyle İYUK'un Ek 1. maddesi değiştirilmiş ve söz konusu maddeye "Parasal Sınırların Artırılması" başlığı eklenerek;
- Anılan parasal sınırların her yıl takvim yılı başından itibaren geçerli olmak üzere yeniden değerleme oranında artırılacağı, bu şekilde belirlenen sınırların bin TL'yi aşmayan kısımlarının dikkate alınmayacağı,
- Duruşma yapılmasının zorunlu olduğu davaların belirlenmesine yönelik parasal sınırların tespitinde davanın açıldığı tarihin dikkate alınacağı,
- İstinaf veya temyiz başvurusuna yönelik parasal sınırların belirlenmesinde ise ilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği tarihteki parasal sınırların dikkate alınacağı,
- Ancak nihai karar tarihinden sonra parasal sınırlarda meydana gelen artışın, bölge idare mahkemesinin kaldırma veya Danıştayın bozma kararı üzerine yeniden bakılan davalarda uygulanmayacağı düzenlenmiştir.
Takiben, Anayasa Mahkemesi, 4 Aralık 2024 tarihli ve E.2023/182 K.2024/203 sayılı kararıyla, dava konusunun değer ve miktar itibariyle hükmün verildiği tarihte istinaf veya temyiz yoluna başvurmak için geçerli olan parasal tutarların altında kalması halinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ("HMK")'nun Ek 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan ve ilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesi kararına karşı istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulamayacağını öngören ibareleri iptal etmiştir.
HMK'da yer alan bu düzenlemenin iptali talebiyle yapılan başvuruda Anayasa Mahkemesi;
- Hükmün verildiği tarihte geçerli olan parasal tutarın güncellenmesinde dikkate alınan yeniden değerleme oranının Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 298/A maddesi gereğince belirlendiği ve bu oranın Hazine ve Maliye Bakanlığınca ilan edildiği göz önünde bulundurularak, bu tarih itibariyle mahkeme kararına karşı kanun yoluna başvurulup başvurulamayacağı hususunun herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açık ve net olarak belirlenebildiği,
- Yargılamanın en az maliyetle ve en kısa sürede sonuçlandırılabilmesi yönündeki meşru amacın sağlanmasında ilgili düzenlemenin elverişli ve gerekli olduğu,
- Ancak, kanun yoluna başvuruya esas alınacak parasal sınırın her yıl yeniden değerleme oranına göre güncellendiği ve kanun yoluna başvuru açısından hükmün verildiği tarihte geçerli olan parasal tutarın esas alınması dikkate alındığında, enflasyon nedeniyle ekonomik önemini yitiren dava konusu değerin de enflasyonun olumsuz etkisinden korunması gerektiği,
- İptal talebine konu edilen düzenleme gereği, kanun yoluna başvuru açısından geçerli parasal sınırlar güncellenirken dava konusu değerin güncellenmemesi nedeniyle, enflasyondan dolayı oluşan külfetin tamamının davanın taraflarına yüklendiği,
- Bu yönüyle aleyhine karar verilen tarafın kanun yoluna başvuramaması nedeniyle katlanacağı külfet ile, meşru amacın gerçekleştirilmesi yoluyla elde edilecek kamusal yarar arasındaki dengenin bozulduğu,
- Dolayısıyla, aleyhine karar verilen tarafın hükmün denetlenmesini talep etme hakkına getirilen sınırlamanın orantısız ve ölçüsüz olduğu
gerekçeleriyle, kanun yoluna başvurularda esas alınacak parasal sınırların, kararın verildiği tarih itibariyle geçerli parasal sınırlar olması yönündeki düzenlemenin iptaline karar vermiştir.
HMK'daki ilgili hükmün iptali üzerine, İYUK'ta yer alan ve ilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği tarihte geçerli olan parasal değerin altında kalan idari davalarda da bu kararlara karşı kanun yoluna başvurulamayacağını kabul eden düzenlemenin de iptal edilmesi beklenmekteydi. Bu minvalde, İstanbul 13. İdare Mahkemesi tarafından yapılan itiraz başvurusunu inceleyen Anayasa Mahkemesi, 6 Mart 2025 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 11 Şubat 2025 tarihli ve E.2025/39 K.2025/35 sayılı kararıyla, yukarıda anılan kararından ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmadığından bahisle, İYUK'un Ek 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "...ilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği tarihteki parasal sınır esas alınır." ibaresinin, Anayasa'nın 13 ve 36. maddelerine aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
İptal kararının yürürlüğe gireceği gün yönünden ise, Anayasa'nın 153/3 maddesi ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 66/3 maddesi gereğince, ilgili hükmün iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edebileceğinden, iptal hükmünün kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasından itibaren dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun bulunmuştur.
Bu durum, iptal edilen hükmün yerine, kanun koyucu tarafından kanun yoluna başvuruda hangi tarihte geçerli olan parasal sınırın dikkate alınması gerektiği yönünde yeni bir düzenleme yapılana kadar, önümüzdeki dokuz aylık süreçte, idari yargı kararlarına karşı başvurulacak kanun yollarında, hangi tarihteki parasal sınırların uygulanacağına ilişkin tereddütler doğurmaktadır.
Esasen, Anayasa'nın 153. maddesinde yer alan Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürümeyeceği kuralı ile amaçlanan, Anayasa'ya aykırı olduğu için iptal edilen kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümlerine göre kazanılmış olan hakların korunmasıdır. Ancak bu durum, Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilen kuralın, bu süreçte devam etmekte olan davalarda uygulanması gerektiği anlamını taşımamaktadır. Bir başka anlatımla, Anayasa Mahkemesi'nin, iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi ileriye dönük olarak ertelemiş bulunması, yasama organına iptal kararının gerekçesine uygun olarak, yeni bir düzenleme yapılması için zaman tanımak ve ortada hukuki bir boşluk yaratmamak amacına yöneliktir. Fakat bu durum, yargı mercilerinin bakmakta oldukları uyuşmazlıklarda hukuka ve Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş kuralları uygulaması ve uyuşmazlıkları bu kurallara göre çözümlemesi sonucunu doğurmayacaktır.2
Nitekim, Danıştay'ın yerleşik hale gelmiş içtihadında da, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının derdest davalarda dikkate alınması gerektiği ve aksi yorumun hukuk devleti ve Anayasa'nın üstünlüğü ilkeleriyle bağdaştırılamayacağı açıklanmıştır.3 Aksi yorum, iptal kararının uygulanamaması ve Anayasa'ya aykırılığı hükmen saptanmış olan bir yasa kuralının uygulanmasının hukuken korunması gibi bir sonuca neden olacaktır.4
Dolayısıyla, bundan sonraki süreçte, idari davaların taraflarınca, ilk derece veya bölge idare mahkemesince tesis edilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulurken, Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesi dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte geçerli olan parasal sınırın esas alınması gerektiği açıktır.
Bu çerçevede, İYUK'un Ek 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "...ilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği tarihteki parasal sınır esas alınır." ibaresinin iptali yönündeki kararın dokuz ay sonra yürürlüğe gireceğine hükmolunmuş olsa da bu süreçte, yargılamanın tarafları bakımından:
- Kararın verildiği tarihteki parasal sınır nedeniyle istinaf veya temyiz edilemeyeceği düşünülen kararlar için dahi, eğer dava yoluna başvurulduğu tarihte geçerli olan parasal sınırlar aşılıyor ise kanun yolu başvurularının yapılması,
- Başvurular sırasında, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararına açıkça atıfta bulunularak, kararın verildiği tarih itibariyle dikkate alınan parasal sınırın Anayasa'ya aykırı olduğunun belirtilmesi,
- Geçiş dönemi boyunca Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının derdest davalarda dikkate alınması gerektiği yönünde yerleşik hale gelmiş içtihada atıfta bulunulmasında
fayda olacağı kanaatindeyiz.
Footnotes
1. Anayasa Mahkemesi'nin E.2023/36, K.2023/142 sayılı ve 26.07.2023 tarihli kararı ile E.2023/81, K.2023/184 sayılı ve 26.10.2023 tarihli kararı
2. Anayasa Mahkemesi Kararı, E.1996/50 K.1996/37, T. 15.10.1996
3. Danıştay VDDK Kararı, E.2024/425 K.2024/763, T. 11.9.2024, Danıştay 10. Dairesi Kararı, E.2020/6685 K.2024/3277, T. 23.9.2024, Danıştay 4. Dairesi Kararı, E.2016/7091 K.2016/1249, T. 23.03.2016
4. Danıştay İDDK Kararı, E.2010/2292 K.2013/3366, T. 30.10.2013
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.