1200590a.jpg Bu bültenimizi podcast olarak da dinleyebilirsiniz!

Yeni Gelişme

Anayasa Mahkemesinin, doktor olan başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği yönünde karar verdiği 2018/6707 başvuru numaralı 31 Mart 2022 tarihli kararı 26 Mayıs 2022 tarihli Resmi Gazete'de yayımlandı. Anayasa Mahkemesi, kararda bilimsel açıklamalara ilişkin ifade özgürlüğünün sınırlarını değerlendirdi. Karara  buradan ulaşabilirsiniz.

İhlal Konusu Başvuru

Başvurucu, doktor ve öğretim görevlisidir. Bir televizyon programında gebelikte şeker yüklemesine ilişkin olarak değerlendirmelerde bulunmuştur. Değerlendirmesinde doktorların uygulamalarından bahsetmiş ve kendi kitabına atıflar yapmıştır. Bu açıklamaları sonrasında Türk Tabipler Birliği tarafından uzmanlık dışı konularda değerlendirmeler yapmak, bilimsel olmayan açıklamalarla halk sağlığına zarar vermek, reklam yapmak, meslektaşlarını zemmedici açıklamalar yapmak vb. gerekçelerle on beş gün süreyle meslekten men cezası verilmiştir. Başvurucu, kararın iptali için idare mahkemesinde dava açmıştır, ilk derece mahkemesi iptal istemini reddetmiştir. İstinaf mahkemesi ilk derece mahkemesinin kararını onamıştır. Başvurucu konuyu Anayasa Mahkemesine taşımıştır.   

Karar Neyi Kapsıyor?

Anayasa Mahkemesi, başvurucunun iddialarını ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmiş, yapılan müdahalenin hukuka uygun olması için Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen (i) kanunlar tarafından öngörülme, (ii) Anayasa'da öngörülen haklı sebeplere dayanma ve (iii) demokratik toplumun gereklerine uygun olma ve ölçülü olma koşullarını sağlaması gerektiğini belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi değerlendirmelerini demokratik toplumun gereklerine uygunluk üzerinde yoğunlaştırmıştır.  

Anayasa Mahkemesi sağlık alanında yanlış bilgilerin yayılması ile ifade özgürlüğü arasındaki dengenin kurulması gerektiğine dikkat çekmiş ve bilim özgürlüğünün Anayasa'da özel olarak korunduğunun altını çizmiştir. Özellikle de bilim alanında doğru bilgiye ulaşılması için düşünme, merak etme, araştırma gibi özgürlüklerin bulunması gerekmektedir. Bilim, hipotezleri kanıtlamayı, sorgulamayı ve yanlışlamayı bir arada içerir. Bu nedenle ifade özgürlüğü sadece doğru bilgi ile sınırlı değildir ve doğru olmayan bilgiler de ifade özgürlüğü güvencelerinden yararlandırılmalıdır. Bu açıklamalar ışığında, Anayasa Mahkemesi, insan sağlığı için tehlikeli olan bilgiler ile mücadele etmek amacıyla ifade özgürlüğünü de güvence altına alan ve sansür içermeyen politikaların geliştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bilginin dolaşımının engellenmesi ve kişilerin ifadeleri nedeni ile cezalarla karşılaşması sağlık alanında zorlukları tetiklemekte ve bilimin gelişimini engellemektedir. Bu kapsamda, Anayasa Mahkemesi, insan ve toplum sağlığına tehdit oluşturduğu iddia edilen bilgilerin açıklanmasına müdahale edilirken, kamu otoritelerinin aşağıdaki kriterleri dikkate almaları gerektiğini belirtmiştir:

  • birey ve toplum sağlığına yönelik tehdidin içeriği,
  • bilginin kasıtlı ve doğrulanabilir şekilde yanlış veya yanıltıcı olduğunun ve bireyleri yanlış yönlendirebileceğinin, 
  • ifade edilen görüş ve tehdit arasındaki yakın ve doğrudan bağlantıların oldukça açık, spesifik ve tekil olarak ortaya konmuş olması. 

Bu açıklamaları ışığında Anayasa Mahkemesi somut olaya ilişkin olarak aşağıdaki değerlendirmelerde bulunmuştur:

  • İlk derece mahkemesi tarafından başvurucunun konuşmalarının anne ve çocuk sağlığına oluşturduğu tehdit somut olarak ortaya konmamıştır, söz konusu bilgilerin yanlış olduğu ve konuşmalar ile kamu sağlığına tehdit arasındaki bağlantı açık olarak belirlenememiştir.
  • Belirli bir konuda düşünce açıklamasında bulunması için uzmanlık şartının aranması ifade özgürlüğünü anlamsız derecede kısıtlamaktadır.
  • Başvurucunun açıklamaları meslektaşlarına yönelik değil, kullanılan yöntemlere yöneliktir. İlaveten, bilim alanındaki yöntemlerin tartışılması önem arz ettiği için yöntemlere yönelik eleştirilerin yöntemleri kullanan bilim insanlarına yönelik kabul edilmemelidir ve eleştiri sınırları bu hususlarda daha geniş olmalıdır.
  • Başvurucunun görüşlerini temellendirirken kendi kitaplarına atıf yapmasının engellenmesi ifade özgürlüğünün daraltılmasına sebep olmaktadır. İlaveten, bilim insanlarının uygun gördüğü mecralardan düşüncelerini açıklaması ifade özgürlüğü kapsamındadır.

Bu değerlendirmeleri uyarınca Anayasa Mahkemesi, başvurucuya verilen disiplin cezasının zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediğini ve orantılı olmadığını değerlendirmiştir.  

Sonuç

Anayasa Mahkemesi kararında bilimsel açıklamalar bakımından ifade özgürlüğünün önemine dikkat çekmiştir. Bu kapsamda bilimin tartışmalar ile gelişeceğinin altını çizen Anayasa Mahkemesi, toplum sağlığına tehdit oluşturan ifadelerin sınırlandırılmasında dikkate alınacak kriterleri belirlemiştir. 

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.