ÖZET

Sendikalaşmanın olduğu işyerlerinde; tarafları işverenin kendisi olabildiği gibi, bazı durumlarda temsilen işveren sendikası, işçi açısından da işçi sendikası iki veya üç yıl süreli toplu iş sözleşmeleri ile ücret ve ücrete ilişkin yan haklar, sosyal haklar, işyerindeki çalışma koşulları ve buna benzer endüstriyel ilişkileri içeren politikalar belirlemektedirler.

Sendikalar özellikle bu müzakere dönemlerinde mikro bakış açısıyla temsil ettikleri çalışanların ücret ve ücrete ilişkin haklarının takip eden ilgili yıllarda bazı paritelere göre eksilmemesi, ilgili paritelere göre eşdeğer satın alma seviyelerinin korunmasına yönelik mücadele vermektedirler.

İşverenler ise konuya makro bakış açısıyla yaklaşarak toplam giderlerin içinde; maliyet giderleri, üretimlerinin pazarda tutunabilmesi açısından pazar fiyatlaması ve ürün fiyatının karlılığı, işçilik giderleri artışının diğer gider kalemleri ile paritelenmesi ve hatta işçilik giderleri içinde beyaz yaka ve sendikalı personeli ilgilendiren mavi yaka işçilik gider payları gibi değişik kalemlere bakmaktadırlar. Bir anlamda İşveren; işinin ekonomik olarak sürdürebilirliğine bakmaktadır.

Bugüne kadar toplu iş sözleşmelerinde ücret ve ücrete ilişkin yan haklar ve sosyal haklar belirli öngörü, parite ve katsayılara bağlı düşünülmüşken, ekonominin dünya ve Türkiye'deki hızlı ve dramatik değişimlerinde taraflar sözleşme görüşme ve mutabakatlarında ezberlerine devam mı edecekler yoksa ezberlerini mi bozacaklar?

Anahtar Kelimeler: Toplu İş Sözleşmesi, İşveren, İşçi, Beyaz Yaka- Mavi Yaka, Tüketici Fiyat Endeksi, Üretici Fiyat Endeksi, Enflasyon, Asgari Ücret.

GİRİŞ

Sendika ile işveren arasında çalışma şartlarının tespit edildiği toplu pazarlık sürecinin toplu iş sözleşmesi olarak kabul görmesi için bir işyeri/işletme olmalı, aynı zamanda çalışanların yeterli kısmını temsil eden bir sendika olmalıdır. Yetki süreci sonrasında yapılan pazarlıklar tarafların hak ve menfaatlerini içeren bir toplu iş sözleşmesi ile sonlanmaktadır. Ülkemizin son 13 yıldaki ekonomik ve siyasi konjonktürdeki değişimleri, enflasyon, TÜFE ve ÜFE değerlerini; bu kriterlerdeki değişimler de toplu iş sözleşmelerinin ücret, yan haklar ve sosyal haklarının değişim değerlerini etkilemiştir.

(*) Tablodaki her bir değerin kendi içindeki tutar ve değişim (%) artış ve azalışlarının tutarsızlığı, endüstri yaşantımızda çalışanların reel satın alma güçlerini yakından etkilemektedir. Bundan dolayı toplu iş sözleşmelerinin görüşme ve uygulanma süreçleri zorlu hale getirmiştir.

  1. İŞVEREN AÇISINDAN DEĞERLENDİRME

Sermayedar veya müteşebbis işletmenin ekonomik varlığını devam ettirebilmek için geçmiş yıllar değerlendirmelerini de dikkate alarak kısa, orta ve uzun vadeli ekonomik planlar yapmaktadır. Bu planlarında sermayenin etkin kullanılması için satın alma, işletim ve pazarlama giderlerinin içinde emeğin güncel ve vadeli tutarlarını bilerek, öngörerek kar maksimizasyonu hedeflemektedir. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde sermayedar iç ve dış gider etkenlerinin değişimlerini de yakından takip etmektedir. Enerji, malın satın alma ve üretim giderleri, pazarlama ve satış giderlerinin yanında iş süreçlerinin emek -yoğun ağırlığına göre işçilik giderleri de sabit olmayıp, yıllar içinde siyaset ve ekonomiden çok etkilenmektedir.

Özellikle seçim dönemi öncesi ve sonrası asgari ücret tutarları ve buna bağlı katsayıların değişmesiyle gerçekçi işçilik gider politikaları oluşmamaktadır. Son 13 yıllık tabloyu değerlendirdiğimizde; enflasyon artışlarından harici olarak asgari ücret artışlarının siyasi iradelerin de taraf olduğu komisyonlar tarafından belirlenmesi sonucunda, asgari ücrete bağlı parametrik değerlerin de artmasıyla işverenlerin işçilik giderleri artmıştır. Her ne kadar toplu iş sözleşmeleri; öneri ve taleplerin ağırlıklı olarak ilgili işçi tarafından gelmesiyle şekillenmekte ise de işveren, ilgili yıllarda stratejik planları çerçevesinde mutabakatı kabul eden taraf olmaktadır.

  1. İŞÇİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRME

İşçi olarak çalışanlar; sendikasının da desteğiyle öngörülen yıllarda TÜFE, ÜFE geçmiş altı aylık ve yıllık sonuçları üzerinden yüzde veya tutarlar belirleyerek ücretinin reel satın alma gücünü korumaktadır. Yalnız geçmiş yıllara bakıldığında kök ücretleri sadece bu değişkenlerden değil asgari ücret değişimlerinden de çok etkilenmektedir. Takvim yılı içi veya takvim yılı başı/sonu endeksli toplu iş sözleşme dönemlerinde, görüşme sürecinde TÜFE/ÜFE değerleri baz alındığı için, sözleşme kazanımları üzerinde yüzde/tutar üstü asgari ücreti uygulamaları nedeniyle tüm kazanımları erimekte ve çalışan-sendika-işveren üçgeninde mutsuzluklar belirmektedir. İşyerinde işçinin mavi yakalı olarak temsil edildiği, diğer çalışanların beyaz yakalı olarak değerlendirildiği işyerlerimizde ücret artış dönemlerinde sendikaların belirlediği ücret yüzdeleri ile işverenin belirlediği ücret yüzdeleri arasındaki farklılık da iş barışını olumsuz etkilemektedir.

  1. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK AÇISINDAN İŞÇİ-İŞVEREN ORTAK DEĞERLENDİRMELERİ

Geçmişten bugüne enflasyonist politikalar üzerinden hareketle bağıtlanan toplu iş sözleşmeleri, işletmelere gereğinden fazla yük getirmekte ve işyerlerinin diğer giderleri yanında işçilik gider artışlarını da karşılayamaması sonucunda işçi azalması veya işletmenin ekonomik faaliyetine son vermesi sonuçlarını doğurmaktadır. Sürdürülebilir bir işyeri için her iki taraf da sürdürülebilir istek ve uygulamalar konularında mutabık olmalıdırlar. Şöyle ki, enflasyon veya asgari ücret artış öngörülü mutabakatlar süresi içinde, sürdürebilirlik adına yapılacak protokoller ile kazanç ve kayıplarında da aynı pozitif anlayış içinde bulunmalıdırlar. İşyeri var ise işçi ve işveren olacaktır. Bu konuda da ilgili sendikalar ticari-ekonomik anlayış içinde, ilgili üçlünün arasında yer alarak kazanç ve kayıplarda sürdürebilirlik desteği vereceklerdir.

SONUÇ

Toplu iş sözleşmelerinde kök ücretler, eskiden olduğu gibi açıklanacak geçmiş ilgili TÜFE/ÜFE oranları üzerinden değerlendirilmeye devam edebilir. Ancak, yan haklar ve sosyal hakların belirlenmesindeki maktu tutar ve yüzdelerin yerine iş barışı ve işyerinin sürdürebilirliği açısından yeni sözleşmelerdeki tutar ve yüzdelerin belirlenmesinde, gerekirse maktu değerler bazlı makul ve tutarlı politikalar uygulanmalıdır. Toplu iş sözleşmelerinde belirsiz durumlardan tarafları koruyacak ilgisiz gönderme ve atıflardan kaçınılarak, çalışanlar ve işverenler mağdur edilmeden ekonomik ve sosyal politikalar oluşturulmalıdır. Toplu iş sözleşmelerinde ülkemizin ekonomik-sosyal gerçekleri de dikkate alınarak, abartıdan kaçınılmış, gerçekçi istekler dikkate alınarak çalışma barışı sağlanmalıdır.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.