ÖZET

Son dönemde gerek iç gerek ise dış konjonktürdeki gelişmeler sebebiyle gelişmekte olan ülke para birimleri olumsuz etkilenmiş ve döviz karşısında büyük oranlarda değer kayıplarına uğramıştır. Ülkemiz para birimininde bu çerçevede 2018 yılı başından bu yana AVRO ve Dolar karşısındaki değer kaybı neredeyse % 70'i aşmış ve böylesi bir tablo politika belirleyicilerini Türk Lirası ("TL")'nda olası daha fazla değer kayıplarının önüne geçebilmek amacıyla kambiyo yükümlülüklerine ilişkin regülasyonlar oluşturmak zorunda bırakmıştır. Söz konusu düzenlemelerden belki de en önemlileri on yıllık bir aradan sonra ihracat bedellerinin tekrar yurda getirilmesinin zorunlu kılınması ile Türkiye'de yerleşik kişiler arasında yapılacak sözleşmelerdeki yükümlülüklerin döviz bazında ve/veya dövize endeksli olarak belirlenemeyeceği olup, bu düzenlemelerin ithalat ve ihracatlar üzerinde etkileri olacağı kuşkusuzdur.

Anahtar Kelimeler: Kambiyo Düzenlemeleri, Kambiyo Yükümlülükleri, İhracat Bedelleri, Gümrük ve Dış Ticaret.

GİRİŞ

Küresel ekonomide dolaşımda olan sermayenin son on yılın aksine gelişmiş ülkelere tekrar geri dönmeye başlamasıyla birlikte gelişmekte olan ülkeler bu süreçten olumsuz etkilenmekte ve bu ülkelerin para birimleri döviz karşısında yüksek oranlarda değer kaybına uğramaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerin merkez bankaları, ekonomik konjonktürlerinin geçmiş dönemlere göre görece iyileşmelerine bağlı olarak faiz arttırımlarına gitmekte ve bu durum da "sığınacak liman arayan sıcak para" olarak adlandırılan sermayenin gelişmekte olan ülkelerden tekrar anavatanlarına dönme sürecini tetiklemektedir. Söz konusu durum ülkemiz para birimi üzerinde de etkisini göstermiş ve Türk Lirası 2018 yılı başından bu yana AVRO ve Amerikan Doları karşısında % 70'den fazla değer kaybına uğramıştır. Bu kapsamda ülkemiz Merkez Bankası tarafından bir yandan para politikası araçları vasıtasıyla TL'nin değer kaybını önleyici önlemler alınırken diğer yandan da Hazine ve Maliye Bakanlığı vasıtasıyla Türk parasının kıymetini koruma mevzuatı çerçevesinde çeşitli regülasyonlar yürürlüğe konulmuştur. Bu çalışmamızda ise özetle, bu kapsamda oluşturulan regülasyonların detayları, amaçları ile ülkemiz ithalat ve ihracat işlemleri üzerindeki olası etkileri irdelenecektir.

  1. TÜRK PARASININ KIYMETİNİ KORUMA MEVZUATI ÇERÇEVESİNDE SON DÖNEMDE YAPILAN DÜZENLEMELER

a) 2018-32/48 Sayılı İhracat Bedelleri Hakkındaki Tebliğ

Kambiyo yükümlülükleri ile ilgili olarak Türk Parası'nın kıymetini koruma mevzuatı çerçevesindeki ilk düzenleme, 04/09/2018 tarihli 30525 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan ihracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin usul ve esasları düzenleyen 2018-32/48 sayılı Tebliğ'dir.

04/09/2018 tarihli 30525 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 2018-32/48 sayılı Tebliğ'in getirdiği en önemli yenilik, ihracat bedellerinin yurda getirilmesinin yeniden zorunlu hale getirilmesidir. Bilindiği üzere, ihracat bedellerinin yurda getirilmesinin zorunlu olması uygulamasına en son 2008 yılında yapılan düzenleme ile son verilmiş ve bu anlamda ihracatçıya serbestlik tanınmış idi. 2008 yılında gerçekleştirilen değişiklikten önce ise yine ihracat bedellerinin yurda getirilmesi zorunlu bulunmaktaydı. Ancak yürürlüğe giren söz konusu Tebliğ ile ihracatçıların ihracat bedellerini yurda getirmeleri yeniden zorunlu kılınmıştır. Tebliğ'in uygulanma süresi 6 ay olarak belirlenmiştir.

i) İhracat Bedellerinin Yurda Getirilme Süresi

Anılan Tebliğ'in 3'üncü maddesi uyarınca, Türkiye'de yerleşik kişiler tarafından gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedellerin, ithalatçının ödemesini müteakip doğrudan ve gecikmeksizin ihracata aracılık eden bankaya transfer edilmesi veya getirilmesi zorunlu olup, ihracat bedellerinin yurda getirilme süresi fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günü geçemeyecektir. 2008 yılından önceki düzenlemelerde de yine ihracat bedellerinin yurda getirilme süresi 180 gün olarak belirlenmiş durumda olup, yeni Tebliğ ihracat bedellerinin yurda getirilmesini yeterli görmemekte ayrıca getirilen bedellerinin en az %80'inin bir bankaya satılmasını da zorunlu kılmaktadır.

İhracat bedellerinin beyan edilen Türk parası veya döviz üzerinden yurda getirilmesi esas olmakla birlikte, Türk parası üzerinden yapılan ihracat karşılığında döviz getirilmesi de mümkündür.

İhracat bedelinin yolcu beraberinde efektif olarak yurda getirilmesi halinde gümrük idarelerine yurda giriş aşamasında ihracat bedelinin beyan edilmesi zorunludur.

ii) Bedeli Peşin Tahsil Edilen İhracatlar

İhracat bedelinin fiili ihracat gerçekleşmeksizin peşin tahsil edilmesi halinde ise ihracatın 24 ay içerisinde yapılması zorunluluğu da Tebliğ'de düzenlenen hususlar arasındadır. Dâhilde İşleme İzin Belgesi ve Vergi, Resim ve Harç İstisna Belgesi kapsamında ihracat, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetlerle ilgili olarak sağlanan peşin dövizlerin kullanım süresi Tebliğ'in 4'üncü maddesine göre, ilgili belge süresi (ek süreler dahil) kadar olacaktır.

Tamamı tek seferde iade edilmeyen veya süresi içinde ihracatı gerçekleştirilemeyen peşin dövizler prefinansman hükümlerine tabi olacaktır. Prefinansman hükümlerine tabi hale gelen peşin dövizlerin, ihracat taahhüt sürelerinin ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde uzatılması halinde, alıcının muvafakat etmesi kaydıyla kullanım süreleri de verilen ek süre kadar uzatılmış sayılacaktır.

Prefinansman ihracat, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı faaliyetlerle ilgili mal ve hizmet alımlarının finansmanında kullanılmak üzere, firmaların bizzat kendilerince yurtdışındaki alıcıdan veya uluslararası finans kuruluşlarından döviz ya da efektif olarak sağladıkları ve Türkiye'deki bankalar aracılığıyla kullanabildikleri kredilerdir. Dolayısıyla peşin tahsil edilen ihracat bedellerine karşın ihracatın 24 ay içerisinde yapılmaması durumunda tahsil edilen bedelin kredi olarak değerlendirileceği bu hususlara göre değerlendirme yapılacağı düşünülmektedir.

iii) Özelliği Olan İhracatlar

Söz konusu Tebliğ'in 5'inci maddesi bazı ihracat türlerinin özellikli ihracat türleri olduğunu belirterek bu tarzdaki ihracat işlemleri kapsamındaki bedelin yurda getirilmesi için genel süre olan 180 günden farklı süreler belirlemiştir.

Bu kapsamda yurt dışına müteahhit firmalarca yapılacak ihracatın bedelinin 365 gün içinde yurda getirilerek bir bankaya satılması zorunlu iken konsinye yoluyla yapılacak ihracatta bedellerin kesin satışı müteakip; uluslararası fuar, sergi ve haftalara bedelli olarak satılmak üzere gönderilen malların bedellerinin ise gönderildikleri fuar, sergi veya haftanın bitimini müteakip 180 gün içinde yurda getirilerek bir bankaya satılması gerekmektedir.

Yine ilgili mevzuat hükümlerine göre yurt dışına geçici ihracı yapılan malların verilen süre veya ek süre içinde yurda getirilmemesi veya bu süreler içerisinde satılması halinde satış bedelinin süre bitiminden veya kesin satış tarihinden itibaren 90 gün içinde yurda getirilerek bir bankaya satılması zorunludur.

Yürürlükteki ihracat rejimi ve finansal kiralama (leasing) mevzuatı çerçevesinde kredili veya kiralama yoluyla yapılan ihracatta, ihracat bedelinin kredili satış veya kiralama sözleşmesinde belirlenen vade tarihlerini izleyen 90 gün içinde yurda getirilerek bankalara satılması gerektiği anılan maddede belirtilen hususlar arasındadır.

iv) İhracat İşlemlerindeki Sorumluluk

2018-32/48 sayılı Tebliğ, ihraç edilen malların bedelinin süresinde yurda getirilerek bankalara satılmasından ve ihracat hesabının süresinde kapatılmasından ihracatçıların sorumlu olduğunu belirtmekle birlikte bankalara da takip yükümlülüğü getirmektedir. Bu yüzden ihracata aracılık eden bankalar ihracat bedellerinin yurda getirilmesini ve satışının yapılmasını izlemekle yükümlü olacaklardır.

Alacak hakkının satın alınması suretiyle ticari riskin bankalar veya faktoring şirketlerince üstlenilmesi durumunda, ihracat bedelinin yurda getirilmesi ile ilgili sorumluları ise Hazine ve Maliye Bakanlığı belirleyecektir.

v) İhracat Bedelinden Yapılabilecek İndirimler

Söz konusu Tebliğ'in 7'nci maddesi ihracat bedelinden yapılabilecek indirimleri düzenlemekte olup, ihracatla ilgili navlun, sigorta primi, komisyon, ardiye, depolama, antrepo, gümrük resmi, harç ve faktoring masrafları ile uluslararası para piyasalarında geçerli faiz oranlarını geçmemek üzere iskonto giderleri gibi masraflar için yapılacak indirimler ile konsinyasyon yoluyla ihraç edilen mallarla ilgili nakil, muhafaza, bakım ve fümügasyon, rafa (maniplasyon), satış ve benzeri masrafların ihracat bedelinden mahsubunun veya görünmeyen işlemlere ilişkin hükümler çerçevesinde döviz transferi taleplerinin bankalarca incelenip sonuçlandırılacağını ifade etmektedir.

Ticari teamüllerin gereği olarak satış akdinde veya akreditiflerde ayrıca varış yerinde tartı ve analiz yapılması şartı bulunuyorsa, tartı ve analiz sonucunda tespit edilen vezin noksanlığı veya kalite farkı ile ekspertiz ve tahkim ücretleri ve rafa (maniplasyon) masraflarının (hariçteki gözetme şirketleri ücretleri dahil) mal bedelinden mahsubu veya görünmeyen işlemlere ilişkin hükümler çerçevesinde döviz transferi talepleri de yine bankalarca incelenip sonuçlandırılır.

Bedel getirme süreleri içinde yurda getirilen ihracat bedelleri; ihracatçının ithalat bedelleri, sermaye hareketlerine ilişkin ödemeleri, görünmeyen işlemlere ilişkin giderleri ve transit ticaretinin alış bedeli ile söz konusu süreler içinde bankalarca mahsup edilebilecektir.

Dış ticaret mevzuatı hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilen mal ihraç ve ithalinde, tarafların aynı kişiler olması ve ihraç bedellerinin yurda getirilme süresi içinde kalınması kaydıyla, mal ihraç ve ithal bedelleri bankalarca mahsup edilebilecektir.

İhracat bedellerinden mahsuba izin verilen hallerde, ihracat bedelleri süresi içinde yurda getirilmiş sayılacak ve mahsuba tabi tutulan kısım için mahsup tarihinde geçerli döviz alış kuru üzerinden döviz alım ve satım belgeleri düzenlenecektir.

vi) Hesap kapatma, İhbar ve Ek süre

Hesap kapatma, ihbar ve ihracat bedellerinin yurda getirilmesinde ek süre verilmesine ilişkin müesseseler Tebliğ'in 8'inci maddesinde düzenlemektedir. Ticari amaçla mal ihracında, bedelleri yurda getirilme süresi içinde gelen ihracat ile ilgili hesaplar aracı bankalarca kapatılacak olup, süresi içinde kapatılmayan ihracat hesapları aracı bankalarca beş iş günü içinde muamelenin safhalarını belirtecek şekilde yazılı olarak ilgili vergi dairesi başkanlığına veya vergi dairesi müdürlüğüne banka tarafından ihbar edilecektir.

İlgili vergi dairesi başkanlığınca veya vergi dairesi müdürlüğünce, ihbarı müteakip 10 iş günü içinde ilgililere hesapların kapatılmasını teminen 90 gün süreli ihtarname gönderilecek, bu süre içinde hesapların kapatılması veya 9'uncu maddede belirtilen mücbir sebep hallerinin ya da haklı durumun belgelenmesi ihracatçıdan talep edilecektir.

Mücbir sebeplerin varlığı halinde, mücbir sebebin devamı müddetince altışar aylık dönemler itibarıyla ilgili vergi dairesi başkanlığınca veya vergi dairesi müdürlüğünce ek süre verilecektir.

Mücbir sebep halleri dışında kalan haklı durumların varlığı halinde, hesapların kapatılmasına ilişkin altı aya kadar olan ek süre talepleri, firmaların haklı durumu belirten yazılı beyanına istinaden üçer aylık devreler halinde ilgili vergi dairesi başkanlığınca veya vergi dairesi müdürlüğünce, altı aylık süreden sonraki ek süre talepleri Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından incelenip sonuçlandırılacaktır.

vii) Mücbir Sebep Halleri

İhracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin usul ve esasları düzenleyen Tebliğ'e göre mücbir sebep olarak kabul edilebilecek haller;

a) İthalatçı veya ihracatçı firmanın infisahı, iflası, konkordato ilan etmesi veya faaliyetlerini daimi olarak tatil etmesi, firma hakkında iflasın ertelenmesi kararı verilmesi, şahıs firmalarında firma sahibinin ölümü,

b) Grev, lokavt ve avarya hali,

c) İhracatçı veya ithalatçı memleket resmi makamlarının karar ve işlemleri ya da muhabir bankaların muameleleri dolayısıyla hesapların kapatılmasının imkânsız hale gelmesi,

ç) Tabii afet, harp ve abluka hali,

  1. Malların kaybı, hasara uğraması veya imha edilmesi,
  2. İhtilaf nedeniyle dava açılması veya tahkime başvurulması,

olarak sıralanmıştır.

Mücbir sebep hallerinin tevsiki; a) ve (e) halinin yetkili mercilerden, (b) ve (ç) halinin, ithalatçının bulunduğu memleketin resmi makamlarından veya mahalli odaca tasdik edilmiş olmak kaydıyla alıcı veya ithalatçı firmadan (harp ve abluka hali hariç), (c) halinin resmi makamlarımızdan, ithalatçının bulunduğu memleketin resmi makamlarından veya muhabir bankalardan, (d) halinin ise sigorta şirketlerinden, uluslararası gözetim şirketlerinden veya ilgili ülke resmi makamlarından alınmış belgelerle yapılabilecektir.

Mücbir sebep halleri ile ilgili olarak yurtdışından temin edilecek belgelerin dış temsilciliklerimizce veya Lahey Devletler Özel Hukuku Konferansı çerçevesinde hazırlanan Yabancı Resmi Belgelerin Tasdik Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi hükümlerine göre onaylanmış olması gerekmektedir.

viii) Terkin

Anılan Tebliğ'in 10'uncu maddesi uyarınca her bir gümrük beyannamesi itibarıyla;

  • 100.000 ABD doları veya eşitini aşmamak üzere, mücbir sebeplerin varlığı dikkate alınmaksızın beyanname veya formda yer alan bedelin %10'una kadar noksanlığı olan (sigorta bedellerinden kaynaklanan noksanlıklar dahil) ihracat hesapları doğrudan bankalarca ödeme şekline bakılmaksızın,
  • 200.000 ABD doları veya eşitini aşmamak üzere, Tebliğ'in 9'uncu maddesinde belirtilen mücbir sebep halleri göz önünde bulundurulmak suretiyle beyanname veya formda yer alan bedelin % 10'una kadar açık hesaplar ilgili vergi dairesi başkanlığınca veya vergi dairesi müdürlüğünce,

terkin edilmek suretiyle kapatılacaktır.

Her bir gümrük beyannamesi itibarıyla, 200.000 ABD doları veya eşitini aşan noksanlığı olan açık hesaplara ilişkin terkin talepleri Tebliğ'in 9'uncu maddesinde belirtilen mücbir sebepler ile haklı durumlar göz önünde bulundurulmak suretiyle Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından incelenip sonuçlandırılacaktır.

ix) Yaptırım

İhracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin hususları düzenleyen Tebliğ'de yaptırım konusunda herhangi bir husus belirtilmemiştir. Ancak bununla birlikte söz konusu mevzuatın dayanağını Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki mevzuat olduğunu dikkate aldığımızda müeyyidelerin 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu'nun 3'üncü maddesi çerçevesinde belirleneceğini değerlendirmek yanlış olmayacaktır.

Zira bu madde hükmüne göre; her türlü mal, kıymet, hizmet ve sermaye ithal ve ihraç edenler veya bu işlere aracılık edenlerden bu işlemlerinden doğan alacaklarını Kanun'un 1'inci maddesine göre alınan kararlardaki hükümlere göre ve bu kararlarda tayin edilen süreler içinde yurda getirmeyenler, yurda getirmekle yükümlü oldukları kıymetlerin rayiç bedelinin yüzde beşi kadar idarî para cezasıyla cezalandırılmaktadırlar. İdarî para cezasına ilişkin karar kesinleşinceye kadar alacaklarını yurda getirenlere, aynı Kanun'un 3'üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen üçbin Türk Lirasından yirmibeşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilmektedir. Ancak, verilecek idarî para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde ikibuçuğundan fazla olamayacaktır.

Tebliğ'in diğer hükümlerine aykırılık teşkil eden herhangi bir durumun söz konusu olması halinde yine 1567 sayılı Kanun'un 3/1'inci maddesindeki genel müeyyide olan "üçbin Türk Lirasından yirmibeşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezasının uygulanacağı değerlendirilmektedir.

b) 12/09/2018 tarihli ve 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı

13/09/2018 tarihli 30534 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki 32 sayılı Karar'da değişiklik yapan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile, Türkiye'de yerleşik kişilerin Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen haller dışında kendi aralarında menkul, gayrimenkul alım-satım, taşıt ve finansal kiralama dahil her türlü menkul ve gayrimenkul alım satım, taşıt ve finansal kiralama dahil her türlü menkul ve gayrimenkul kiralama, leasing ile iş, himzet ve eser sözleşmelerinde sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Kararın yürürlüğe girdiği 13/09/2018 tarihinden önce imzalanmış ve tarafların hak ve yükümlülüklerinin döviz cinsinden belirlendiği sözleşmelerin ise 30 gün içerisinde taraflarca Türk Lirası olarak yeniden düzenleneceği aynı Karar'da yer alan hükümler arasındadır.

Bu noktada söz konusu Karar'ın sadece Türkiye'de yerleşik kişiler arasında yapılacak sözleşmeler için uygulanacağını ifade etmek gerekmektedir. Dolayısıyla Türkiye'de yerleşik herhangi bir gerçek veya tüzel kişinin yurtdışından bir eşya ithal/ihraç etmek amacıyla yurtdışında yerleşik ihracatçı firma ve/veya kişi ile yapmış olduğu mal alım/satım sözleşmelerinin yükümlülüklerinin TL bazında düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.

II- KAMBİYO YÜKÜMLÜLÜKLERİNE İLİŞKİN REGÜLASYONLARDA MERAK EDİLEN DİĞER NOKTALAR

  1. İhracat Bedellerinin Yurda Getirilmesine İlişkin Düzenleme Bakımından

İhracat bedellerinin yurda getirilmesi kapsamındaki düzenleme olan 2018-32/34 sayılı Tebliğ'in yürürlüğe girmesi ile birlikte ihracatçılar nezdinde uygulamaya yönelik bazı soru işaretlerinin oluşması üzerine Hazine ve Maliye Bakanlığı bir bilgilendirme sunumu hazırlamış ve 2018/Eylül döneminde konu ile ilgili tüm paydaşların katıldığı bir bilgilendirme toplantısı organize edilmiş ve konu ile ilgili tereddütte kalınan hususlar açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır.

İhracatçılar nezdinde en çok merak edilen konulardan biri, söz konusu Tebliğ'in yürürlüğe girdiği 04/09/2018 tarihinden önce fiilen ihraç edilen ancak bedeli henüz tahsil edilmemiş ihraç işlemleri olmuştur. Tebliğ'de bu durum ile ilgili net bir düzenleme yer almamakla birlikte fiili ihracı Tebliğ'in yürürlük tarihinden önce gerçekleşen ancak ithalatçı tarafından ödemesi Tebliğ'in yürürlük tarihinden sonra gerçekleştirilecek bedellerin Tebliğ kapsamında olmadığı söz konusu sunumda ifade edilmiştir.

Anılan Tebliğ kapsamında ihracatçılar tarafında soru işareti oluşturan bir diğer husus ise hizmet ihracatlarının Tebliğ kapsamında olup olmadığıdır. Bakanlık yetkilileri tarafından yapılan sunumda transit ticaret, özel fatura, bavul ticareti, ETGB (mikro ihracat) ve hizmet ihracatlarının Tebliğ kapsamında olmadıkları belirtilmiştir.

Serbest bölgelerden yapılan ihracatların durumu, peşin tahsil edilen ihracat bedellerinin ihracatçılar tarafından döviz tevdiat hesaplarında tutulup tutulamayacağı, bankacılık sistemi düzgün işlemeyen ülkelere yapılan ihracat için gelecek ödemelerin başka ülke veya aracılar üzerinden yurda getirilebilmesi, 180 günden uzun vadeli ihracat yapılabilmesine ilişkin durumların ise bu aşamada Bakanlık tarafından değerlendirilmekte olan unsurlar arasında olduğu vurgulanmıştır.

Söz konusu sunumda Bakanlık yetkilileri tarafından ihracat bedelinin bankalara satılmasının Türk Lirasına dönüştürülmesi anlamını taşıdığı, ihracat bedellerinin satışının sadece ihracat beyannamesinde belirtilen aracı bankaya değil herhangi bir bankaya satılmasının mümkün olduğu ayrıca ifade edilen diğer noktalardandır.

Bununla birlikte ayrıca ihracat bedellerinin vadeli akreditif ödeme şekline göre ödenebilmesi ile yine ihracat bedellerinin gümrük beyannamesinde beyan edildiği döviz cinsinden başka bir dövizle tahsiline imkan tanınması için Bakanlık Makamının onaylarının gerektiği belirtilmiştir.

  1. Sözleşmelerin Türk Lirası Üzerinden Yapılmasına İlişkin Düzenleme Bakımından

Türk Parasının Kıymetini Koruma Mevzuatı çerçevesinde yapılan düzenlemelerden biri olan 32 sayılı Karar'da 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile yapılan düzenlemenin genel özeti, yukarıdaki bölümlerde de ifade ettiğimiz üzere, Türkiye'de yerleşik kişiler arasında imzalanan sözleşmelerdeki yükümlülüklerin döviz bazında veya dövize endeksli olarak belirlenemeyeceği ile daha önce dövize endeksli yükümlülükleri kararlaştırılmış sözleşmelerin 30 gün içerisinde "TL" bazında yeniden revize edilmesidir.

Ancak bu noktada da özellikle yabancı sermayeli şirketler bakımından uygulamanın ne olacağı, hangi tarihteki döviz kurunun esas alınacağı, merkezlerinden ayrı bir bütçeleri bulunmayan şubelerin statüsü ile üretim ve satışlarının büyük bir çoğunluğu ithalata bağlı olan işletmeler bakımından bir istisnanın tanınıp tanınmayacağı gibi hususlar iş dünyası tarafından dile getirilen konulardan olmuştur.

Konu ile ilgili iş dünyasından gelen yoğun talepler üzerine Hazine ve Maliye Bakanlığı'nca 17/09/2018 tarihinde yapılan bilgilendirici duyuru da ise özetle; Bakanlıkça istisna tutulacak hallerin kapsamı belirlenirken, döviz cinsinden girdi maliyetlerin veya yükümlülüklerin değerlendirmeye alınacak hususların başında geldiği, 32 sayılı Karar'ın ilgili maddelerinin herhangi bir kısıtlamaya tabi tutulmaksızın döviz kredisi kullanabilen ve dolayısıyla döviz cinsinden yükümlülük altına giren Türkiye'de yerleşik kişilerin yaptığı sözleşmelerin bu kapsamda dikkate alınacağı ile söz konusu düzenlemeye ilişkin kapsamın ekonomik faaliyeti sıkıntıya sokmayacak şekilde, ilgili kamu kurumlarınn ve diğer paydaşların görüşleri de dikkate alınarak en kısa süre içerisinde belirlenip Bakanlık tarafından duyurulacağı ifade edilerek iş dünyasının konu ile ilgili hassasiyetlerinin dikkate alınacağı mesajı verilmiştir.

III- REGÜLASYONLARIN DIŞ TİCARET ÜZERİNE OLASI ETKİLERİ

Ülkemizin 2017 yılı dış ticaret gerçekleşme verilerine baktığımızda yaklaşık 157 milyar USD'lik ihracat, 234 milyar USD'lik ise ithalat olmak üzere toplamda 390 milyar USD'lik bir dış ticaret hacmine sahip olduğunu söylememiz mümkündür.1 Ayrıca 2016 yılında ithalat hacmimiz içerisindeki en yüksek paya sahip mal grubunu ise % 67,6 ile "ara malları" olarak tabir edilen ve iktisat literatüründeki ismiyle nihai olarak başka bir ürünün üretiminde girdi olarak kullanılan mallar oluşturmaktadır.2 Bu tarzdaki bir ithalat bileşimi aslında ihracatımızın ithalata bağlı olduğunu gerçeğini ortaya koymaktadır.

İthalat işlemleri ile ilgili dikkati çeken bir diğer veri ise 2016 yılında ödeme türlerine göre ithalatın sınıflandırılmasında ilk defa mal mukabili ithalatın peşin ithalatın önüne geçmiş olmasıdır. 2015 yılında ithalat işlemlerinin bedellerinin % 39'u peşin olarak ödenmiş iken 2016 yılı içindeki ithalat işlemlerinin % 41'inin ödemesi mal mukabili ödeme yöntemiyle yapılmıştır. Mal mukabili ödeme yöntemini ithalat bedelinin malın varışından belirli bir süre sonra yapılması olarak tanımladığımızda, son dönemlerde kredili yani borçlanarak yapılarak ithalatın peşin yapılan ithalatın üzerine çıktığını ifade etmemiz yanlış olmayacaktır.

Yapılan tüm regülasyonların temel amacının dövize olan talebin azaltılması ve böylece Türk Parası'nın döviz karşısındaki değerinin düşmesinin önlenmesi olduğunu dikkate aldığımızda; önümüzdeki dönemde ithal ürünlerinin yurtiçi fiyatlarının döviz kurlarındaki artışa bağlı olarak artacağını ve ithalatın daha maliyetli hale geleceğini öngörmek mümkündür. Nitekim yakın dönemde özellikle elektronik ve bilişim alanında ithal etmekte olduğumuz ürünlerde gerçekleşen yüksek oranlardaki fiyat artışları, Türk Lirası'nda döviz karşısında yaşanan değer kaybının yurtiçi ithal mal fiyatları üzerindeki olumsuz etkisini göstermesi bakımından oldukça önemlidir. İthal ürünlerin ithalat maliyetinin bu denli artmış olması karşısında ülkemiz ithalat hacminde bir miktar düşme yaşanabilecek ve bu durumda aynı ölçüde olmasa da bu düşüş ülke ihracatımız üzerinde yeni pazarlar bulunmadığı müddetçe bir baskı yaratabilecek ve bu da bizi ihracat rakamlarında beklenen artışların altında bir tablo karşı karşıya bırakabilecektir.

SONUÇ

Türk Parasının Kıymetini Koruma Mevzuatında kambiyo yükümlülükleri çerçevesinde son dönemde yapılan düzenlemelerden en çok dikkat çekenler, ihracat bedellerinin yurda getirilmesinin zorunlu kılınması ve Türkiye'de yerleşik kişiler arasında yapılacak sözleşmelerdeki yükümlülüklerin dövize endeksli olarak veya döviz bazında belirlenemeyeceğine ilişkin olanlardır. Özellikle ihracat bedellerinin yurda getirilmesinde 2008 yılından bu yana uygulanan serbestlik uygulamasına son verilmesinin, ihracatçılar açısından pek de arzulanan bir durum olmadığını değerlendirmekteyiz. Zira ihracat yapmanın bir anlamda görece zorlaştığı bu dönemde ihracatçılar bir yandan yaşanan döviz darboğazını atlatabilmek adına daha fazla ihracat yapmaya çalışacaklar diğer yandan ise herhangi bir müeyyideye muhatap olmamak için ihracat bedellerinin gelip gelmediğini takip etmek durumunda kalacaklardır. Bu durumunun şirketlerin kambiyo veya finans departmanlarına, aracı bankalara ve vergi idaresine ek bir iş yükü getireceği aşikardır. Her ne kadar anılan Tebliğ'in uygulama süresi altı ay olarak öngörülmüş olsa da, kısa vadede aşılması zor görünen döviz darboğazı ve ekonomik konjonktürün gidişatına bağlı olarak uygulamanın daha uzun bir süreye yayılmasının muhtemel olabileceği kanatindeyiz

Footnotes

1 Dış Ticaret İstatistikleri, Ticaret Bakanlığı, https://bakanrapor.ekonomi.gov.tr/detay.cfm?MID=32, Erişim Tarihi: 19/09/2018

2 Dış Ticaret İstatistikleri, Ticaret Bakanlığı, https://bakanrapor.ekonomi.gov.tr/detay.cfm?MID=32, Erişim Tarihi: 19/09/2018

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.