Takdir komisyonu kararlarının iptali davalarında Danıştay'ın kabul ettiği üzere dava açma süresi 30 gündür. 30 günlük sürenin başlangıcının ne olduğuna ilişkin bugüne kadar birçok tartışma yapılmış ve Danıştay Vergi Daireleri Genel Kurulu'nun vermiş olduğu son karar ile bu tartışma şimdilik nihayete ermiştir. Kanun koyucu tarafından hukuki bir düzenleme yapılıncaya dek, bu karar uygulama alanı bulacak gibi gözükmektedir.

Hem Anayasa Mahkemesi hem Danıştay Vergi Daireleri Genel Kurulu, takdir komisyonu tarafından verilen kararların kişilerin anayasal haklarına doğrudan etkide bulunabilecek kararlar olduğu kanaatine varmıştır. Takdir komisyonu kararlarına karşı mükelleflerin yargı yoluna gidebilmesi hak arama hürriyeti ve hukuk devleti ilkesinden doğan bir zorunluluktur.

Takdir komisyonu kararları mükelleflere doğrudan veya ilan yoluyla tebliğ edileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi ilgililere ne suretle tebliğ edileceğine dair de bir düzenleme bulunmamaktadır. VUK'un mükerrer 49. maddesinin son fıkrasında; kesinleşen asgari ölçüde birim değerleri ilgili belediyelerde ve muhtarlıklarda uygun bir yere asılmak suretiyle ilan edileceği belirtilmektedir. Bu maddeden yola çıkarak takdir komisyonu kararlarına karşı yalnızca kesinleşene kadar dava açılacağını söylemek kişilerin hak arama hürriyetinin ihlali sonucunu doğuracaktır.

Mükellefler takdir komisyonu kararları kesinleşene dek takdir komisyonu kararlarının iptalini talep edebilecekleri gibi, kesinleştikten sonra emlak vergisi tarhiyatının bildirilmesi veya öğrenilmesi yahut ödenmesi vb. uygulama işlemleri üzerine de bu işlemlerin dayanağı olan takdir komisyonu kararlarının iptalini talep edebileceklerdir.

Bu tartışmanın önemi konunun anayasal haklar ile doğrudan bağlantısının yanında güncelliğinden de kaynaklanmaktadır. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı, 08.03.2017 tarihli, 82673428-175.99[6650-150]-28028 sayılı ve 2017/1 Seri No.lu Emlak Vergisi Kanunu İç Genelgesi konulu yazısında; 2017 yılının, bina, arsa ve araziler için 2018 yılına ait uygulanacak emlak vergi değerinin tespitiyle ilgili asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değer takdirlerinin yapılacağı yıl olduğunu belirtmiştir.

İç Genelgeye göre; asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değer takdir işlemlerinin tamamlanarak karara bağlanması ve kararların ilgililere tebliği işlemlerinin 30 Haziran 2017 günü mesai saati bitimine kadar yapılması gerekmektedir. Bu doğrultuda, takdir komisyonu kararları tamamlanarak bu tarihte muhtarlıklarda asılmıştır. Maliki bulunduğunuz arsanın veya arazinin asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerini öğrenmek istemeniz halinde muhtarlığa giderek bilgi sahibi olabilmeniz mümkündür. 2018 için tespiti yapılan birim değerlerin önceki değerlerle orantısını öğrenmek isteyenler 2014 yılı asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerini öğrenmek için https://intvd.gib.gov.tr/2014_Emlak_Arsa/ sitesine girebilirler. Bu sitede maliki bulunduğunuz arsanın veya arazinin bulunduğu yeri girerek o yerin metrekare değerini öğrenebilir, şimdiki değer ile bir karşılaştırma yapabilir ve fahiş oranlarda bir artış gerçekleşmişse ve bunun için makul bir sebep yok ise takdir komisyonu kararının iptali için bulunduğunuz yerde yetkili olan vergi mahkemesinde iptali davası açabilirsiniz.

Yine İç Genelgeye göre; takdir komisyonu kararları aleyhine 30 gün içinde vergi mahkemeleri nezdinde dava açılmamış ise takdir edilen değerler kesinleşecektir. Bu hükmün mefhum-u muhalifinden anlaşılacağı üzere, 30.06.2017 tarihinden itibaren 30 gün içerisinde yani 31.07.2017 tarihinde kadar dava açabilmeniz mümkündür. İç Genelgeden bu tarihten sonra dava açılamadığı sonucu çıkıyor olsa da yukarıda detaylıca anlatıldığı üzere Danıştay Vergi Daireleri Genel Kurulu'nun kararı uyarınca emlak vergisi tarhiyatının bildirilmesi veya öğrenilmesi yahut ödenmesi vb. uygulama işlemleri üzerine de bu işlemlerle birlikte işlemlerin dayanağı olan takdir komisyonu kararının iptali talep edilebilecektir. Dileyenler 31.07.2017 tarihine kadar dava açabilir ve takdir komisyonu kararının iptalini talep edebilir; bu süreyi kaçıranlar ise kendilerine emlak vergisi tarh edilmesinin ardından verginin iptali ile birlikte takdir komisyonu kararının iptalini talep edebilirler.

Burada cevaplanması gereken bir soru da şudur; dava açma süresinin son gününün idari yargıda ara verme süresine (adli tatil) denk gelmesi nedeniyle son gün 07.09.2017 tarihine uzar mı? Bir kısım hukukçuya göre; dava açma süresi çalışmaya ara vermenin sona erdiği 31.08.2017 tarihinden itibaren yedi gün uzamış sayılmalı ve dava 07.09.2017 tarihine dek açılabilmelidir. Buna gerekçe olarak, yukarıda yer verdiğimiz Danıştay kararlarında yer verildiği üzere dava açma süresi için özel bir hüküm bulunmadığı, bu nedenle İYUK'un uygulanmasının gerektiği; dava açma süresinin son gününün belirtilen ara verme süresine denk geldiği; bazı Danıştay kararlarında diğer kanunlarda özel dava açma sürelerinin öngörülmesi halinde dahi 61. Madde hükmünün uygulanacağına karar verildiğinden burada da 61. Madde hükmünün uygulama alanı bulduğu gibi sebepler gösterilmiştir.

Ancak, takdir komisyonu kararlarına karşı dava yolu için mevzuatta bir süre getirilmemiş olması, konuya ilişkin karar sayısının kısıtlı oluşu ve bu kararlarda söz konusu tartışmanın yapılmamış olması, 2017/1 Seri No.lu Emlak Vergisi Kanunu İç Genelgesinde dava açma süresi için değil, takdir komisyonu kararının kesinleşmesi için bir süre verilmiş olması, bu süreden sonra dava açılmasının önünde teknik bir engel olmasa da sonrasında açılan davaların takdir komisyonu kararının kesinleşmesi nedeniyle reddedilme ihtimalinin olması gibi nedenlerle mükelleflerin herhangi bir hak kaybına uğramaması adına davanın 31.07.2017 tarihine kadar açılmasının olumlu olacağını belirtmek zaruridir.

Dava açılması halinde mahkemece bilirkişi atanacak, atanacak bilirkişi tarafından bulunan birim değerler takdir komisyonlarının uyacağı esaslara göre incelenecek ve hukuka aykırılık bulunması halinde takdir komisyonu kararı iptal edilecektir.

Her ne kadar binalar için mükellefler kanun açısından bina metrekare normal inşaat maliyet bedellerinin belirlenmesi işlemine karşı henüz dava açma imkanına sahip değilse de açılacak bir davada Anayasaya aykırılığı açık olan bu hükmün iptali de istenebilecektir. Bu hükmün iptali söz konusu olmasa dahi binaların vergi değeri vergi değeri içerisinde takdir komisyonunun tespit ettiği birim değerleri de içerdiğinden yukarıda anlatılan tüm bilgiler bina sahipleri açısından geçerli olacaktır. Bu kişiler de takdir komisyonun kararlarının hukuka aykırılığına dayanarak iptal davası açabileceklerdir.

Dava açılabileceği sonucunun ardından hangi kriterler dikkat edileceği, oranın fahiş olup olmadığının nasıl tespit edileceği de önem taşımaktadır. Arsaların vergi değerlerinin belirlenmesinde özellikle, işyerlerine ve meskun yerlere uzaklık ve yakınlığı ve ulaştırma durumu, bulunduğu meydan, sahil, cadde ve sokak itibariyle mevkii, su, elektrik, havagazı ve kanalizasyon gibi belediye hizmetlerinin gelmiş olup olmadığı, hangi nevi bina inşaatına müsait olduğu, imar ve istikamet planındaki durumu, bina ve inşaat sahası büyüklüğü, topografik durumu göz önünde bulundurulacaktır. Araziler için de yine yukarıda yer verilen kriterlere dikkat edilecektir.

Taşınmazlarda yukarıda yer verilen özelliklerde değişiklikler yaşanmadıysa yapılacak tespitlerde birim değerlerin çok fazla değişikliğe uğramaması gerekmektedir. Oransal olarak düşündüğümüzde bir değişiklik olmadığını var sayarsak baz alabileceğimiz belli oranlar bulunmaktadır. Bu oranlardan ilki yeniden değerleme oranı, diğeri ise enflasyondur. 2017 yılı için uygulanan oran %3,83, 2015 yılı için uygulanan oran %5,055, 2016 yılı için uygulanan oran ise 2,79'dur. 2016 yılı içi gerçekleşmiş enflasyon oranı 8,53'tür. 2015 yılı içi gerçekleşmiş enflasyon oranı 8,81'tür. Tüm bu oranların çok üzerinde yapılacak tespitler için dava açma yoluna gidilmesi mükelleflerce düşünülebilecektir.

EMLAK VERGİSİ:

Emlak vergisi, gerçek veya tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan bina ve araziden alınan özel nitelikte bir servet vergisidir. Emlak vergisi genellikle belediyelerce toplanan özel bir vergidir. Bina, arsa ve arazi vergisi olmak üzere ikiye ayrılır.

Emlak vergisi başta 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu olmak üzere bir çok kanunda düzenlenmektedir.

Emlak Vergisinin Konusu:

Emlak vergisinde, verginin konusu bina, arsa ve arazi gibi gayrimenkullerdir. EVK'nun 1. maddesine göre bina vergisinin konusu; Türkiye sınırları içinde bulunan binalardır. EVK'nun 12. maddesine göre arazi vergisinin konusu ise; Türkiye sınırları içinde bulunan arazi ve arsalardır.

Emlak Vergisinin Mükellefi:

EVK'nun 3. ve 13. maddesine göre mükellef; bina, arsa ve arazi gibi gayrimenkullerin; sahibi, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa sahibi gibi tasarruf edenlerdir.

Emlak Vergisinde Mükellefiyetin Ne Zaman Başlayacağı, Ne Zaman Sona Ereceği:

Bina vergisinde mükellefiyetin başlaması ve sona ermesi EVK'nun 9. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre:

"Bina vergisi mükellefiyeti;

a) 33 üncü maddenin (1) ilâ (7) numaralı fıkralarında yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması halinde bu değişikliklerin vuku bulduğu, aynı maddenin (8) numaralı fıkrasında yazılı halde ise bu duruma bağlı olarak takdir işleminin yapıldığı tarihi,

b) Dört yılda bir yapılan takdir işlemlerinde takdir işleminin yapıldığı tarihi,

c) Muafiyetin sukut ettiği tarihi,

Takip eden bütçe yılından itibaren başlar.

Yanan, yıkılan, tamamen kullanılmaz hale gelen veya vergiye tabi iken muaflık şartlarını kazanan binalardan dolayı mükellefiyet, bu olayların vuku bulduğu tarihi takip eden taksitten itibaren sona erer.

Oturulması ve kullanılması kanunların verdiği yetkiye dayanılarak yasak edilen binaların vergileri, mükelleflerce keyfiyetin vergi dairesine bildirilmesi veya vergi dairesince re'sen tespit edilmesi üzerine, bu olayların vukua geldiği tarihlerden sonra gelen taksitlerden itibaren, bu hallerin devam ettiği sürece alınmaz."

Arazi vergisinde mükellefiyetin başlaması ve sona ermesi EVK'nıu 19.maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme de bina vergisinde yapılan düzenlemeye paralel şekilde yapılmıştır. Paralel düzenlemelere ek olarak 19. Maddenin 2. Fıkrasında şu hususlar yer almıştır:

"Vergiye tabi iken muaflık şartlarını kazanan araziden dolayı mükellefiyet, bu olayın vuku bulduğu tarihi takip eden taksitten itibaren sona erer.

Kanunların verdiği yetkiye dayanılarak tasarrufu yasak edilen arazinin vergisi, mükelleflerce keyfiyetin vergi dairesine bildirilmesi veya vergi dairesince re'sen tespit edilmesi üzerine yasaklama tarihini izliyen taksitlerden itibaren bu hallerin devam ettiği sürece alınmaz.

Deprem, su basması, yangın gibi tabii afetler sebebiyle yanan, yıkılan binaların arsalarına ait vergiler, bu olayların vukua geldiği tarihleri takip eden bütçe yılından itibaren iki yıl süre ile alınmaz.

Üzerine bina yapılan arsanın Arazi Vergisi mükellefiyeti, inşaatın bittiği yılı takip eden bütçe yılından itibaren sona erer."

Emlak Vergisinde Matrah:

EVK'ya göre bina veya arazi vergisinin matrahı, binanın veya arazinin bu kanun hükümlerine göre tespit olunan vergi değeri olarak hükme bağlanmıştır.

Vergi Değeri:

Kanunda geçen vergi değeri yine EVK'da düzenlenmiştir. EVK'nın 29. Maddesine göre;

"Vergi değeri;

a) Arsa ve araziler için, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin hükümlerine göre takdir komisyonlarınca arsalar için her mahalle ve arsa sayılacak parsellenmemiş arazide her köy için cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgeler (turistik bölgelerdeki cadde, sokak veya değer bakımından farklı olanlar ilgili valilerce tespit edilecek pafta, ada veya parseller), arazide her il veya ilçe için arazinin cinsi (kıraç, taban, sulak) itibarıyla takdir olunan birim değerlere göre,

b) Binalar için, Maliye ve Bayındırlık ve İskan bakanlıklarınca müştereken tespit ve ilân edilecek bina metrekare normal inşaat maliyetleri ile (a) bendinde belirtilen esaslara göre bulunacak arsa veya arsa payı değeri esas alınarak 31 inci madde uyarınca hazırlanmış bulunan tüzük hükümlerinden yararlanılmak suretiyle,

Hesaplanan bedeldir.

Vergi değeri, mükellefiyetin başlangıç yılını takip eden yıldan itibaren her yıl, bir önceki yıl vergi değerinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca aynı yıl için tespit edilen yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırılması suretiyle bulunur.

33 üncü maddeye (8 numaralı fıkra hariç) göre mükellefiyet tesisi gereken hallerde vergi değerinin hesaplanmasında, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin (b) fıkrasına göre belirlenen arsa ve arazi birim değerleri, takdir işleminin yapıldığı yılı takip eden ikinci yıldan başlamak suretiyle her yıl, bir önceki yıl birim değerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca aynı yıl için tespit edilen yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırılması suretiyle dikkate alınır.

Vergi değerinin hesabında bin liraya, verginin hesaplanmasında ise bir liraya kadar olan kesirler dikkate alınmaz.

Bakanlar Kurulu, bu maddede belirtilen artış oranını sıfıra kadar indirmeye veya yeniden değerleme oranına kadar artırmaya yetkilidir. Bakanlar Kurulu bu yetkisini, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 95 inci maddesi uyarınca belirlenen belediye grupları itibarıyla farklı oranlar tespit etmek suretiyle de kullanabilir."

Emlak Vergisine Ait Bedel Ve Değerlerin Tespiti, İlanı Ve Kesinleşmesi:

Vergi Usul Kanunu'nda Mükerrer Madde 49 emlak vergisine ait bedel ve değerlerin tespiti, ilanı ve kesinleşmesini düzenlemektedir. Buna göre;

"a) Maliye ve Bayındırlık ve İskan bakanlıkları 1319 sayılı Emlâk Vergisi Kanununun 29 uncu maddesi hükmü ile aynı Kanunun 31 inci maddesi uyarınca hazırlanan tüzük hükümlerine göre bina metrekare normal inşaat maliyet bedellerini, uygulanacağı yıldan dört ay önce müştereken tespit ve Resmî Gazete ile ilân eder.

Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği bu bedellere karşı Resmî Gazete ile ilânını izleyen onbeş gün içinde Danıştayda dava açabilir.

b) Takdir komisyonlarının arsalara ve araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin dört yılda bir yapacakları takdirler, tarh ve tahakkuk işleminin (Emlâk Vergisi Kanununun 33 üncü maddesinin (8) numaralı fıkrasına göre yapılacak takdirler dahil) yapılacağı sürenin başlangıcından en az altı ay önce karara bağlanarak, arsalara ait olanlar takdirin ilgili bulunduğu il ve ilçe merkezlerindeki ticaret odalarına, ziraat odalarına ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile belediyelere, araziye ait olanlar il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odalarına ve belediyelere imza karşılığında verilir.

Büyükşehir belediyesi bulunan illerde takdir komisyonu kararları, vali veya vekalet vereceği memurun başkanlığında, defterdar veya vekalet vereceği memur, vali tarafından görevlendirilecek tapu sicil müdürü ile ticaret odası, serbest muhasebeci mali müşavirler odası ve esnaf ve sanatkârlar odaları birliğince görevlendirilecek birer üyeden oluşan merkez komisyonuna imza karşılığında verilir. Merkez komisyonu kendilerine tebliğ edilen kararları onbeş gün içinde inceler ve inceleme sonucu belirlenen değerleri ilgili takdir komisyonuna geri gönderir. Merkez komisyonunca farklı değer belirlenmesi halinde bu değerler ilgili takdir komisyonlarınca yeniden takdir yapılmak suretiyle dikkate alınır.

Vergi mahkemelerince verilecek kararlar aleyhine onbeş gün içinde Danıştaya başvurulabilir.

Kesinleşen asgari ölçüde arsa ve arazi birim değerleri, ilgili belediyelerde ve muhtarlıklarda uygun bir yere asılmak suretiyle tarh ve tahakkukun yapıldığı yılın başından Mayıs ayı sonuna kadar ilân edilir.

Bakanlar Kurulu bu fıkrada yer alan dört yıllık süreyi sekiz yıla kadar artırmaya veya iki yıla kadar indirmeye yetkilidir.

c) Yukarıdaki fıkralara göre, Danıştay ve vergi mahkemelerinde dava açılması halinde, davalının onbeş gün içinde vereceği tek savunma ile dosya tekemmül etmiş sayılır. Danıştay ve vergi mahkemelerince bu davalar, dosyanın tekemmül ettiği tarihten itibaren en geç bir ay içinde karara bağlanır.

d) (a) ve (b) fıkralarındaki bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri ile arsalara ve araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitlerine ilişkin süreleri gerektiği ölçüde kısaltmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir."

Emlak Vergisinin Tarhı Ve Tahakkuku:

EVK'nın 11. Maddesinde;

"Bina vergisi, ilgili belediye tarafından;

a) Dört yılda bir defa olmak üzere takdir işlemlerinin yapıldığı yılı takip eden bütçe yılının Ocak ve Şubat aylarında,

b) 33 üncü maddenin (1) ilâ (7) numaralı fıkralarında yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerle bildirim verilmesi icap eden hallerde, vergi değerini tadil eden sebeplerin meydana geldiği bütçe yılını takip eden yılın Ocak ayı içinde, vergi değerini tadil eden sebep yılın son üç ayı içinde vuku bulmuş ve bildirim, vergi değerini tadil eden sebebin meydana geldiği bütçe yılını takip eden yılda verilmiş ise bildirimin verildiği tarihte,

c) 33 üncü maddenin (8) numaralı fıkrasında yazılı hallerde, takdir işlemlerinin yapıldığı bütçe yılını takip eden yılın Ocak ve Şubat aylarında,

29 uncu maddeye göre hesaplanan vergi değeri esas alınarak yıllık olarak tarh olunur. Bildirim posta ile gönderilmiş ise vergi, bildirim verme süresinin son gününü takip eden yedi gün içinde tarh olunur. Bu suretle tarh olunan vergiler, tarh edilen tarihte tahakkuk etmiş sayılır ve mükellefe bir yazı ile bildirilir.

Yapılan tarh ve tahakkuku takip eden yıllarda, 29 uncu maddeye göre tespit edilen vergi değeri üzerinden hesaplanan bina vergisi, her bütçe yılının başından itibaren o yıl için tahakkuk etmiş sayılır.

Bir il veya ilçe hududu içerisinde birden fazla belediye olması halinde, belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunan binaya ait bina vergisini tarha yetkili olacak belediye, ilgili valiler tarafından belirlenir."

Şeklinde düzenlenmiştir. Arazi vergisinde tarh ve tahakkuk için bina vergisinde geçerli olan esaslar arazi vergisi içinde geçerlidir.

Emlak Vergisinde Bildirim Verilmesi Esası

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu'nda 09.04.2002 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4751 sayılı Kanun ile önemli değişiklikler yapılmıştır. Yapılan değişiklikler ile tarh ve tahakkuka ilişkin yeni esaslar getirilmiş; gerek binalar ve gerekse araziler açısından rayiç bedel esası kaldırılmıştır. Rayiç bedel esası yerine Kanunun 29. maddesinde düzenleme alanı bulan vergi değeri esası kabul edilmiştir.

Emlak Vergisi Kanunu m. 29/a,b ye göre; "vergi değeri, arsa ve araziler için takdir komisyonlarınca takdir olunan birim değerlere göre binalar için metrekare normal inşaat maliyetleriyle arsa veya arsa payı değeri esas alınarak hesaplanan bedel" olarak tanımlanmaktadır. Görüldüğü üzere, yasal düzenleme uyarınca emlak vergisinin değeri Takdir Komisyonları tarafından belirlenecek ve mükelleflerce Komisyon kararlarına uygun olarak belirlenen bedeller üzerinden ödenecektir. Bu usul dışında belirlenen bir vergi "Kanunilik İlkesi"ne aykırı olacaktır.

4751 sayılı yasa ile VUK'un 268. Maddesinde yapılan değişiklik emlak vergisi uygulamasındaki en önemli değişikliklerden birini içermektedir. Bu düzenleme ile emlak vergisi matrahını oluşturan değer; gerçek alım satım değeri (rayiç değer) olmaktan çıkarılmış ve vergi matrahı olarak, bina ve arazinin Emlak Vergisi Kanunu'nun 29. maddesine göre tespit edilen değeri olarak belirlenmiştir. Emlak Vergisi uygulamasında rayiç değer uygulaması, neden olduğu sorunlar göz önünde tutulmak suretiyle kaldırılmış bunun yerine vergi değeri, bina ve arazinin Emlak Vergisi Kanunu'nun 29. maddesine göre tespit edilen değeri olarak yeniden belirlenmiştir. Bu düzenleme Emlak Vergisi Kanunu'nun 29. maddesinde de yapılan bir düzenleme ile desteklenmiş bulunmaktadır[1].

Binalar için vergi değeri; Maliye, Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarınca müştereken tespit ve ilan edilecek bina metrekare normal inşaat maliyetleri ile yukarıdaki esaslara göre bulunacak arsa ve arsa payı değeri esas alınarak ve 31. madde uyarınca hazırlanmış Emlak Vergisine Matrah Olacak Vergi Değerlerinin Takdirine İlişkin Tüzük hükümlerinden yararlanılmak suretiyle hesaplanan bedel olacaktır. Önceden bina ve arazinin rayiç bedeli olarak belirlenmiş olan vergi değeri, bu değişiklikler uyarınca artık takdir komisyonlarınca ve Maliye, Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarınca belli edilen değerlere göre hesaplanacaktır.

Kanun Koyucu, Takdir Komisyonlarınca belirlenen bedellerin güncelliğini sağlamak adına komisyonlarca 4 yılda bir (Bakanlar Kurulunca bu süre 2 yıla düşürülebileceği gibi 8 yıla çıkarılabilecektir) hesaplama yapılmasını gerektiğini öngörmüş ve "Vergide Gerçeklik" İlkesine paralel bir düzenleme getirmiştir.

Kanun Koyucu tarafından vergi değerinin Takdir Komisyonlarınca hesaplanan değer olduğu hususunun bu şekilde belirlenmesi üzerine, mükelleflerin bazı istisnalar dışında beyanda bulunmak yükümlülüğünü de kaldırmıştır. Nitekim 2002 yılından önceki düzenlemeye göre beyanname usulü ile vergi matrahı hesaplanırken 09.04.2002 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4751 sayılı Kanun ile Emlak Vergisi Kanunu'nun çeşitli hükümleri değiştirilmiş ve yapılan değişiklikle tarh ve tahakkuka ilişkin yeni esaslar getirilmiştir. Öyle ki 4751 sayılı Kanun ile beyan esası kaldırılmış ve sadece vergi değerini tadil eden nedenlerin bulunması halinde mükelleflerden bildirim alınmasını sağlamaya yönelik değişikler yapılmıştır.

Öte yandan yapılan bu değişikliğe istinaden emlak vergisinin belirlenmesi ve uygulanması açısından kolaylık sağlamak ve konuya açıklık getirmek amacıyla Emlak Vergisi Kanunu'nu 33 Seri Numaralı Genel Tebliğ 12.04.2002 tarihinde yayınlanmıştır.

Bu tebliğde 4751 sayılı Kanun ile yapılan düzenleme gereği genel beyan esasına göre dört yılda bir gayrimenkul sahiplerinden beyanname alınması uygulamasının kaldırıldığı da açıkça ifade edilmektedir.

Nitekim Danıştay 9. Daire E. 2006/286 K. 2008/4478 sayılı kararında[2]

"Tarh ve tahakkukunu düzenleyen söz konusu maddeler 9.4.2002 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4751 sayılı Kanun ile değiştirilmiş ve yapılan değişiklikle tarh ve tahakkuka ilişkin yeni esaslar getirilmiştir. 4751 sayılı Kanun ile emlak vergisi uygulaması sonucunda görülen olumsuzlukları ortadan kaldırmak ve vergilemede kolaylığın ve basitliğin sağlanması amacıyla dört yılda bir alınmakta olan beyan esasının kaldırılması ve sadece vergi değerini tadil eden nedenlerin bulunması halinde mükelleflerden bildirim alınmasını sağlamaya yönelik değişikler yapılmıştır. Yapılan bu değişiklikle emlak vergisinde genel beyan esası kaldırıldığından, Kanun metninden genel beyana ilişkin olarak yer alan hükümler çıkarılmış, diğer taraftan, emlak vergisinin tarh ve tahakkukuna esas olacak arsa ve arazi birim metrekare değerlerinin dört yılda bir belirlenmesi esası getirilmiştir. Buna göre, arsa ve araziler için, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesine göre, takdir komisyonlarınca dört yılda bir olmak üzere, arsalara ve araziye ilişkin asgari ölçüde birim değerlerinin takdir edilmesi, binalar için Maliye ve Bayındırlık ve İskan Bakanlıklarınca bina metrekare normal inşaat maliyet bedellerinin müştereken tespit edilmesi gerekmektedir. Bu suretle takdir ve tespit edilecek birim değerler ile bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri esas alınarak belediyelerce hesaplanan emlak vergi değeri üzerinden emlak vergisi tarh olunacaktır. Bu değişiklik doğrultusunda, genel beyan dönemi olan 2002 ve 2006 yıllarında mükelleflerden emlak vergisi beyannamesi alınmamış, takdir komisyonlarınca belirlenen asgari ölçüde birim değerleri esas alınarak emlak vergisinin belediyelerce tarhı yoluna gidilmiştir.......Zira, takdir komisyonlarınca dört yılda bir olmak üzere takdir edilen asgari birim değerleri esas alınarak belediyelerce hesaplanarak tarh olunan emlak vergisi mükelleflere bildirilmemekte, mükellefler haklarında yapılan emlak vergisi tarhiyatını ancak ödeme sırasında öğrenebilmektedirler."

Diyerek aslında davalı İdare'nin mülga olunan maddelere göre tarh işlemi tesis etmesinin yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir.

Yukarıda detaylıca açıklandığı üzere emlak vergisi beyanname ile bildirilen beyana dayalı bir vergi olmaktan çıkarılmıştır. Artık yükümlüler yalnızca yeni bina inşa edilmesi veya vergi değerini değiştiren Emlak Vergisi Kanunu'nun 33. maddesinde sayılan sebeplerin bulunması halinde belediyeye bildirimde bulunacaktır. Yapılan değişikliğin sonrasında vergi değeri takdir komisyonlarınca takdir olunan birim değerlere göre hesaplanacaktır.

TAKDİR KOMİSYONU, KARARLARI, UYACAĞI ESASLAR VE KARARLARA KARŞI YARGI YOLU:

Takdir Komisyonu:

Takdir Komisyonu, Vergi Usul Kanunu'nun birinci kitabının dördüncü kısmının ilk bölümünde düzenlenmiştir. 72. Maddede takdir komisyonunun kuruluşu, 73. Maddede üyelerin seçilmesi, 74. Maddede komisyonların görevleri, 75. Maddede komisyonun yetkileri, 76. Maddede ise beyana bağlılık hususları düzenlenmektedir.

Takdir Komisyonlarının Uyacağı Esaslar:

Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanıp 8/03/2017 tarihinde vergi dairelerine gönderilen 2017/1 sayılı İç Genelge ile takdir işlemlerinin hangi esaslara göre yapılacağı belirlenmiştir.

İç Yönergeye göre arsalara ait takdirlerde uyulacak esaslar şunlardır:

  • Arsalar ile arsa sayılacak parsellenmemiş araziler için asgari ölçüde birim değer tespiti, arsalara ait takdir komisyonu tarafından yapılacaktır.
  • Arsalara ait asgari ölçüde birim değerlerinin tespiti mahalleler ve arsa sayılacak parsellenmemiş araziyi sınırları içinde bulunduran köyler itibarıyla yapılacaktır. Her mahalle veya köyün cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgeleri için ayrı ayrı değer tespit edilecektir.
  • Turistik bölgelerde, değeri emsallerine nazaran yüksek bulunan pafta, ada veya parseller müstakilen değerlemeye tabi tutulacaktır. Bu gibi yerlerde; cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgeler için yapılacak takdirlerin, söz konusu pafta, ada veya parsellerin dışında kalan bölümler için geçerli olacağı tabiîdir.
  • Turistik bölgelerde, hangi pafta, ada veya parsellerin müstakilen değerlemeye tâbi tutulacağı ilgili valilerce tespit edilecektir.
  • Arsalara ait asgari ölçüde birim değer takdirleri cadde ve sokaklar itibarıyla yapılacaktır.
  • Arsa sayılacak parsellenmemiş araziye ait asgari ölçüde birim değer takdirleri ise değer bakımından farklı bölgeler itibarıyla yapılacaktır.
  • Değer bakımından farklı bölge deyimi; her mahalle veya her köy sınırları içinde bulunan arsa sayılacak parsellenmemiş arazilerin değerlerindeki farklılıklara göre gruplara ayrılmasını ifade etmektedir.
  • Değer bakımından farklı bölgelerin tespitinde aşağıda belirtilen hususlar dikkate alınacaktır.

a) Değeri birbirine eşit veya çok yakın olan (aynı veya benzer vasıfta bulunan) yerler bir bölge olarak belirlenecektir. Bu bölgelerin geniş veya dar olmasını, değerleri arasındaki farklılıklar tayin edecektir.

b) Kesin zorunluluk bulunmadıkça bu bölgelerin çok dar veya çok geniş olarak belirlenmesinden kaçınılacaktır.

c) Değerler arasındaki farklılıkların tespitinde; bu yerlerin genel kullanış biçimleri, başlıca bölge tipleri, bölgelerin nüfus ve yapı yoğunlukları, yerleşim alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri, iş yeri merkezlerine ve meskûn yerlere uzaklık ve yakınlıkları, ulaşım durumu, su, elektrik, doğalgaz ve kanalizasyon gibi alt yapı hizmetlerinin olup olmadığı, imar planlarındaki durumu, topografik durumu ve turizm, sanayi, toplu konut, sit, rekreasyon vb. alanlar içerisinde bulunup bulunmadığı dikkate alınacaktır.

d) Cadde veya sokak teşekkül etmiş bulunan yerlerde, bu cadde ve sokaklar farklı bölge olarak kabul edilecektir. Cadde veya sokakların dışında kalan yerler ise ayrıca farklı bölgelere ayrılacaktır.

e) Cadde veya sokak teşekkül etmemiş olan yerler farklı bölgelere ayrılırken, mükellefler tarafından kolayca bilinip öğrenilebilmesi bakımından bu bölgelerin tapu kayıtlarında belirlenen mevkiler veya halk arasında maruf ve meşhur olan mevkiler itibarıyla tespit edilmesine özen gösterilecektir.

f) Bu bölgeler birbirine bitişik olan arazi parçaları itibarıyla tespit edilecek, ayrı ayrı yerlerde bulunan arazi parçalarının bir bölge olarak tespiti yoluna gidilmeyecektir.

g) Tapuda kayıtlı olan ve kadastrosu yapılmış bulunan yerlerde, bu bölgelerin sınırları içinde bulunan pafta ve ada numaraları takdir komisyonu kararlarında mutlaka gösterilecek, aynı ada birden fazla farklı bölge içinde yer almayacaktır. Ancak, bir paftada bulunan arazi parçalarının (adaların) iki veya daha ziyade farklı bölgede yer alması mümkündür.

h) Kadastrosu yapılmamış olan yerlerde yapılacak değer bakımından farklı bölge tespitlerinde, bu bölgelerin mevki isimlerinin belirtilmesi yanında, varsa tabii sınırları da takdir komisyonu kararlarında gösterilecektir.

i) Bataklık veya kayalık gibi özellik arz eden arazilerin bulunduğu yerlerin farklı bir bölge olarak tespiti de mümkün olabilecektir.

j) Değer bakımından farklı bölgelerin tespitinde, imar planlarından, hâlihazır haritalardan, kadastral haritalardan, çevre düzeni plan ve haritalarından, ilgili kuruluşlardaki diğer bilgi ve belgelerden faydalanılacaktır.

  • Hangi arazilerin arsa sayılacağı 11/3/1983 tarihli ve 17984 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 28/2/1983 tarihli ve 83/6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki "Arsa Sayılacak Parsellenmemiş Arazi Hakkında Karar"da belirtilmiştir. Ayrıca, konuya ilişkin olarak 3/7/1984 tarihli ve 18447 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 16 Seri No.lu Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliğinde yer alan açıklamaların da dikkate alınacağı tabiidir.
  • İdari bakımdan köy sınırları içinde bulunan bazı yerler, imar uygulaması açısından belediye mücavir alanlarının içine girebilmektedir. Bu yerlerde bulunan ve "Arsa Sayılacak Parsellenmemiş Arazi Hakkında Karar" uyarınca arsa sayılacak yerler için, her köy itibarıyla yukarıdaki esaslara göre ayrı ayrı tespit yapılması gerekmektedir.
  • 83/6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki "Arsa Sayılacak Parsellenmemiş Arazi Hakkında Karar"ın 1 inci maddesinin (c) bendi uyarınca arsa sayılacak "Belediye ve mücavir alan sınırları dışında olup da konut, turistik veya sınai tesis yapılmak amacıyla, her ne şekilde olursa olsun parsellenen ve tapuya bu yolda şerh verilen arazi ve arazi parçaları" ile (d) bendi uyarınca arsa sayılacak "Belediye ve mücavir alan sınırları dışında olup da deniz, nehir, göl ve ulaşım yolları kenarında veya civarında bulunması veya sınai veya turistik önemi yahut hızlı şehirleşme faaliyetleri dolayısıyla ve İmar ve İskan Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen alanların sınırları içinde, imar planı ile iskan sahası olarak ayrılan yerlerdeki arazi ve arazi parçaları" için her köy itibarıyla yukarıda belirtilen esaslara göre ayrı ayrı tespit yapılacaktır.

To read this article in full, please click here

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.